Bu harekâtı Tuna’nın diğer cihetinde bulunan Romanyalılar hemen gördüler. Romanya Prensi 14 Temmuz’da Rusların umumi karargahına çektiği telgrafla durumu bildirdi. Prensin, Rus genel karargahına çektiği telgrafın mealini aşağı alıyoruz: “Osmanlılar 25 tabur kuvvetinde büyük bir kolordu beraberinde içinde süvarilerinde bulunduğu halde son hızla 'Lom Palanga'sına doğru yürüdüğünü Kalafat’ta bulunan ileri karakollarımız bana bildirdiler...” Ne var ki, Rus genel karargahı bu habere ehemmiyet vermediği gibi Krudenere bu hususta malumat vermedi. Osman Paşa ayın 14. günü öğleden sonra 8.50’de Plevne’nin 80 km. batısına geldiği zaman İstanbul’da aşağıda mealini verdiğimiz iki telgraf aldı:
Birinci telgraf: “Süratle hedefiniz olan yere yetişmenizi Zât-ı Şahane irade buyuruyorlar. Düşman iki koldan Yeni Zağra ve Kızanlık’a taarruz etti. Neredesiniz? Yanınızda bulunan birliklerin kuvvetleri ne kadardır? Acele bildiriniz.”
İkinci telgraf ise: “Bundan evvelki telgrafta bildirildiği gibi şu anda memleket hayat ve memat arasındadır. Bilhassa şu zamanda gayret ve bir vatanperverlik göstermek mecburiyeti vardır. Mümkün olduğu kadar yürüyüşünüzü hızlandırmanızı Zâtı Şahane emir buyuruyorlar.” Osman Paşa bu telgrafları alınca 14-15 Temmuz gecesi 'Kravodol’ dan hareketle 15 Temmuz’da öğleden sonra 'Vilçdera’ ya vardı. Burada da, Abdülkerim Paşa’dan da bir telgraf aldı. Söz konusu telgraf Niğbolu’nun pek tehlikeli bir hale düştüğü bildiriliyordu. Mümkün olan hızla Plevne’yi işgal edin emri yer almaktaydı. Bunun üzerine Osman Paşa, Lofça istikameti üzerinden vazgeçip, Plevne üzerine yürümeye karar verdi. Plevne’deki Atıf Paşa müfrezesini takviye için üç tabur asker gönderdi. Ertesi gün olan 16 Temmuz da Viliçdera’dan hareketle aynı gün akşam Altemir’e geldi. Burada Temmuz’un 17. gününün öğleden sonra saat sekize kadar kaldı. Buradan da, aynı gece 01.50’de Kuyasa (İsmayıl Busar) köyüne geldi. Rahova’dan getirttiği üç taburu da kolordusuna iltihak ettirdi. Lofça’nın Ruslar eline geçtiği haberi burada kendisine ulaştı. Söz konusu kasaba o gün, iki Rus süvari bölüğünce işgal edilmişti.
Temmuz’un 17. gününü 18 Temmuz’a bağlayan gece Osman Paşa Kuyasa köyünden hareketle şafak sökerken Askra nehrine geldi. Bu gece yürüyüşü esnasında Niğbolu’nun zapt olduğu acı haberini de aldı. Askra nehrini geçerken karşılaşılan zorluklar biraz gecikmeye sebep teşkil etti.
Ruslar taarruzu 20 Temmuz’a ertelediler. Ancak 18 Temmuz gecesi Dolnimetropoliya'ya gelebildi. 19 Temmuz şafak sökerken Plevne’ye girdi. Evvelce gönderdiği 3 tabur ise 17 Temmuz da, akşam vakti Plevne’ye varmıştı. Bu suretle Osman Paşa Vidin’den, Plevne’ye kadar olan 190 km.lik yolu altı günde ve hiç Ruslara duyurmadan menziline varabildi. Osman Paşa Plevne'ye gelince keşif kollarından düşman kuvvetlerinin Plevne’nin kuzeyindeki tepelere yaklaşmakta oldukları haberini aldı. Derhal arazinin durumunu keşfettirip Vid nehrinin sağ tarafında bulunan tepelere askerlerini yerleştirip, söz konusu mevkii tahkim ettirmeye başladı. Aynı gün Plevne’nin kuzeyinde ve Rabiçe’nin batısında uzak mesafede bulunan birkaç bölük, düşmanla temas etti. Böylece ateş başladı. Ruslar kendi sol cenahlarından haber alamadıklarından taarruzu 20 Temmuz’a ertelediler.
20 Temmuz’da, Rus tümeni 12 bin asker ve 70 topçu kuvvetiyle kuzey ve doğu yönünden taarruza geçti. Rusların bu iki cephesi arasında irtibat muhafaza edilemediği gibi böyle küçük bir kuvvetin büyük bir cephede taarruz etmesi, yapılan taarruzun şiddetini azalttı. Osmanlı mevzii keşfedilmemiş, Rus topçusu taarruzu hazırlayamamıştı. Rusların piyadeleri çok uzaktan derin, yanaşık nizamlarla Osmanlıların siperler içinde icra ettikleri yalancı ateşleri altında hücuma kalktı. Rus süvarileri cenahlarda hareketsiz kaldı. Bu sebepten dolayı Ruslar üç bin kişi zayiat vererek perişan bir halde Osma nehri üzerine ricat ettiler.
Osman Paşa bunları takip etmedi. Güneyde bulunan Lofça mevkini işgal ettirdi, Lofça mevki Sofya’ya ve Balkanların güneyine giden yolları koruduğu gibi Plevne’de bulunan Osman Paşa ordusunun iki tarafına birleşme hattı olarak hizmet verebilirdi. Geride kalan ve kullanabileceği müfrezeleri de, yanına çağırıp Plevne’yi dehşetli bir mevki-i müstahkem hâline koymak üzere tahkimata devam etti. Bu vaziyette Plevne mevkii Vid nehrinin sağ cenahında her iki tarafı ve nehre dayalı, kuvvetli bir sahra (açık arazi) mevki müstahkemi olmuştu.
TENKİTLERİM
Rusların büyük hatası Osman Paşa kolordusunun harekatını Romanya Prensi ihbar ettiği halde bu ihbara ehemmiyet vermemelerindendir. Hiç olmazsa bu haber kendilerince şüpheli addedilse bile derhal Romanya askerinin Tuna’yı geçerek bir keşif taarruzu yapmasını ve bir Rus süvari kolunun Vidin istikametinde keşif yapmasını nazarı itibara almalıydılar. İfade ettiğimiz şekilde hareket etseydiler, 1. Plevne savaşını körü körüne kaybetmezlerdi. Osman Paşa kolordusunun altı gün zarfında 190 km.yolu katetmesi o vakit Osmanlı ordusunun hareket edemeyecek halde olmadığını göstermesi bakımından mühim bir örnektir. Ancak Kale-i Erbaa’daki kumandanların hareketsizlik ve başarısızlıklarından dolayı söz konusu kuvvetlerin yerinden kıpırdayamadıklarına kani olmak mecburiyeti vardır. Osman Paşanın, Lofça istikametin de harekata başlaması pek uygundur. Bu yolla hem Balkanları koruma hem de, Kale-i Erbaa Ordusuyla irtibatı kolaylaştırma ve kendisinin Sofya ve Edirne ile birleşmesi temin edilmiş olduğu halde Rus ordusunun üzerine Kale-i Erbaa ordusuyla taarruz etmesi, emniyetini sağlıyordu. İstanbul’dan çekilen telgrafta şayanı dikkattir. Orası yine memleketlerin gittiğinden, memleketin muhafazası için Osman Paşanın hemen süratle ilerlemesinden bahsediyor! Aynı zaman da Baş kumandan Abdülkerim Paşa da, Niğbolu’nun vaziyetinin çok kötü olduğundan bahisle Plevne’nin işgalini emrediyor. Fakat başkumandan kim? Abdülkerim Paşa’ya itikat varsa İstanbul niye karışıyor? İstanbul karışacaksa niçin başkumandan tayini yapılıyor? Abdülkerim Paşa’nın emr-i şayanı dikkat, ilk plan Kale-i Erbaa ordusuyla Osman Paşa ordusunun beraberce Rusların yan taraflarına taarruz şeklindeydi. Şimdi Niğbolu’nun tehlikeli bir duruma düşmesi bu planı değiştirtti mi? Tabii ki, önceden bu ihtimal düşünülerek bu plana karar verildi. Elbet Ruslar, Niğbolu’ya taaruz edecekler, Ruslar Niğbolu’ya taarruz ederse bizim için daha iyi fırsat ya! Bu suretle bizim yapacağımız taarruz kolaylaşıyor, çünkü Niğbolu kuvvetlerinin bir kısmını ayırmış bulunuyorlar. Abdülkerim Paşanın bu telgrafında, her kıta bulunduğu yeri müdafaa etmesini, düşmanın hiçbir yeri zapt etmemesini istediği anlaşılıyor. Arazi muhafazası askeri harekatı! Araziyi muhafaza edebilmek için,fırsat bulup düşman ordusunu ezmekle mümkündür. Yoksa herkesin bulunduğu yeri müdafaa etmesiyle değil. Çünkü düşman bir zaman gelir ki, kuvvetlerinin çok büyük bir kısmını bir yere toplar, orayı zapt eder, sonra diğer bir tarafı toplayıp orasını da zapt eder. Bizim kuvvetlerimiz ise, bulunduğu yeri müdafaa edecek diye bu düşman harekatını seyrederse hiçbir zaman vatan müdafaa edilemez. Fiemanillah. (Devam edecek)
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
METİN HASIRCI
GAZİ OSMAN PAŞA VE PLEVNE MÜCAHİTLERİ
Bu harekâtı Tuna’nın diğer cihetinde bulunan Romanyalılar hemen gördüler. Romanya Prensi 14 Temmuz’da Rusların umumi karargahına çektiği telgrafla durumu bildirdi. Prensin, Rus genel karargahına çektiği telgrafın mealini aşağı alıyoruz: “Osmanlılar 25 tabur kuvvetinde büyük bir kolordu beraberinde içinde süvarilerinde bulunduğu halde son hızla 'Lom Palanga'sına doğru yürüdüğünü Kalafat’ta bulunan ileri karakollarımız bana bildirdiler...” Ne var ki, Rus genel karargahı bu habere ehemmiyet vermediği gibi Krudenere bu hususta malumat vermedi. Osman Paşa ayın 14. günü öğleden sonra 8.50’de Plevne’nin 80 km. batısına geldiği zaman İstanbul’da aşağıda mealini verdiğimiz iki telgraf aldı:
Birinci telgraf: “Süratle hedefiniz olan yere yetişmenizi Zât-ı Şahane irade buyuruyorlar. Düşman iki koldan Yeni Zağra ve Kızanlık’a taarruz etti. Neredesiniz? Yanınızda bulunan birliklerin kuvvetleri ne kadardır? Acele bildiriniz.”
İkinci telgraf ise: “Bundan evvelki telgrafta bildirildiği gibi şu anda memleket hayat ve memat arasındadır. Bilhassa şu zamanda gayret ve bir vatanperverlik göstermek mecburiyeti vardır. Mümkün olduğu kadar yürüyüşünüzü hızlandırmanızı Zâtı Şahane emir buyuruyorlar.” Osman Paşa bu telgrafları alınca 14-15 Temmuz gecesi 'Kravodol’ dan hareketle 15 Temmuz’da öğleden sonra 'Vilçdera’ ya vardı. Burada da, Abdülkerim Paşa’dan da bir telgraf aldı. Söz konusu telgraf Niğbolu’nun pek tehlikeli bir hale düştüğü bildiriliyordu. Mümkün olan hızla Plevne’yi işgal edin emri yer almaktaydı. Bunun üzerine Osman Paşa, Lofça istikameti üzerinden vazgeçip, Plevne üzerine yürümeye karar verdi. Plevne’deki Atıf Paşa müfrezesini takviye için üç tabur asker gönderdi. Ertesi gün olan 16 Temmuz da Viliçdera’dan hareketle aynı gün akşam Altemir’e geldi. Burada Temmuz’un 17. gününün öğleden sonra saat sekize kadar kaldı. Buradan da, aynı gece 01.50’de Kuyasa (İsmayıl Busar) köyüne geldi. Rahova’dan getirttiği üç taburu da kolordusuna iltihak ettirdi. Lofça’nın Ruslar eline geçtiği haberi burada kendisine ulaştı. Söz konusu kasaba o gün, iki Rus süvari bölüğünce işgal edilmişti.
Temmuz’un 17. gününü 18 Temmuz’a bağlayan gece Osman Paşa Kuyasa köyünden hareketle şafak sökerken Askra nehrine geldi. Bu gece yürüyüşü esnasında Niğbolu’nun zapt olduğu acı haberini de aldı. Askra nehrini geçerken karşılaşılan zorluklar biraz gecikmeye sebep teşkil etti.
Ruslar taarruzu 20 Temmuz’a ertelediler. Ancak 18 Temmuz gecesi Dolnimetropoliya'ya gelebildi. 19 Temmuz şafak sökerken Plevne’ye girdi. Evvelce gönderdiği 3 tabur ise 17 Temmuz da, akşam vakti Plevne’ye varmıştı. Bu suretle Osman Paşa Vidin’den, Plevne’ye kadar olan 190 km.lik yolu altı günde ve hiç Ruslara duyurmadan menziline varabildi. Osman Paşa Plevne'ye gelince keşif kollarından düşman kuvvetlerinin Plevne’nin kuzeyindeki tepelere yaklaşmakta oldukları haberini aldı. Derhal arazinin durumunu keşfettirip Vid nehrinin sağ tarafında bulunan tepelere askerlerini yerleştirip, söz konusu mevkii tahkim ettirmeye başladı. Aynı gün Plevne’nin kuzeyinde ve Rabiçe’nin batısında uzak mesafede bulunan birkaç bölük, düşmanla temas etti. Böylece ateş başladı. Ruslar kendi sol cenahlarından haber alamadıklarından taarruzu 20 Temmuz’a ertelediler.
20 Temmuz’da, Rus tümeni 12 bin asker ve 70 topçu kuvvetiyle kuzey ve doğu yönünden taarruza geçti. Rusların bu iki cephesi arasında irtibat muhafaza edilemediği gibi böyle küçük bir kuvvetin büyük bir cephede taarruz etmesi, yapılan taarruzun şiddetini azalttı. Osmanlı mevzii keşfedilmemiş, Rus topçusu taarruzu hazırlayamamıştı. Rusların piyadeleri çok uzaktan derin, yanaşık nizamlarla Osmanlıların siperler içinde icra ettikleri yalancı ateşleri altında hücuma kalktı. Rus süvarileri cenahlarda hareketsiz kaldı. Bu sebepten dolayı Ruslar üç bin kişi zayiat vererek perişan bir halde Osma nehri üzerine ricat ettiler.
Osman Paşa bunları takip etmedi. Güneyde bulunan Lofça mevkini işgal ettirdi, Lofça mevki Sofya’ya ve Balkanların güneyine giden yolları koruduğu gibi Plevne’de bulunan Osman Paşa ordusunun iki tarafına birleşme hattı olarak hizmet verebilirdi. Geride kalan ve kullanabileceği müfrezeleri de, yanına çağırıp Plevne’yi dehşetli bir mevki-i müstahkem hâline koymak üzere tahkimata devam etti. Bu vaziyette Plevne mevkii Vid nehrinin sağ cenahında her iki tarafı ve nehre dayalı, kuvvetli bir sahra (açık arazi) mevki müstahkemi olmuştu.
TENKİTLERİM
Rusların büyük hatası Osman Paşa kolordusunun harekatını Romanya Prensi ihbar ettiği halde bu ihbara ehemmiyet vermemelerindendir. Hiç olmazsa bu haber kendilerince şüpheli addedilse bile derhal Romanya askerinin Tuna’yı geçerek bir keşif taarruzu yapmasını ve bir Rus süvari kolunun Vidin istikametinde keşif yapmasını nazarı itibara almalıydılar. İfade ettiğimiz şekilde hareket etseydiler, 1. Plevne savaşını körü körüne kaybetmezlerdi. Osman Paşa kolordusunun altı gün zarfında 190 km.yolu katetmesi o vakit Osmanlı ordusunun hareket edemeyecek halde olmadığını göstermesi bakımından mühim bir örnektir. Ancak Kale-i Erbaa’daki kumandanların hareketsizlik ve başarısızlıklarından dolayı söz konusu kuvvetlerin yerinden kıpırdayamadıklarına kani olmak mecburiyeti vardır. Osman Paşanın, Lofça istikametin de harekata başlaması pek uygundur. Bu yolla hem Balkanları koruma hem de, Kale-i Erbaa Ordusuyla irtibatı kolaylaştırma ve kendisinin Sofya ve Edirne ile birleşmesi temin edilmiş olduğu halde Rus ordusunun üzerine Kale-i Erbaa ordusuyla taarruz etmesi, emniyetini sağlıyordu. İstanbul’dan çekilen telgrafta şayanı dikkattir. Orası yine memleketlerin gittiğinden, memleketin muhafazası için Osman Paşanın hemen süratle ilerlemesinden bahsediyor! Aynı zaman da Baş kumandan Abdülkerim Paşa da, Niğbolu’nun vaziyetinin çok kötü olduğundan bahisle Plevne’nin işgalini emrediyor. Fakat başkumandan kim? Abdülkerim Paşa’ya itikat varsa İstanbul niye karışıyor? İstanbul karışacaksa niçin başkumandan tayini yapılıyor? Abdülkerim Paşa’nın emr-i şayanı dikkat, ilk plan Kale-i Erbaa ordusuyla Osman Paşa ordusunun beraberce Rusların yan taraflarına taarruz şeklindeydi. Şimdi Niğbolu’nun tehlikeli bir duruma düşmesi bu planı değiştirtti mi? Tabii ki, önceden bu ihtimal düşünülerek bu plana karar verildi. Elbet Ruslar, Niğbolu’ya taaruz edecekler, Ruslar Niğbolu’ya taarruz ederse bizim için daha iyi fırsat ya! Bu suretle bizim yapacağımız taarruz kolaylaşıyor, çünkü Niğbolu kuvvetlerinin bir kısmını ayırmış bulunuyorlar. Abdülkerim Paşanın bu telgrafında, her kıta bulunduğu yeri müdafaa etmesini, düşmanın hiçbir yeri zapt etmemesini istediği anlaşılıyor. Arazi muhafazası askeri harekatı! Araziyi muhafaza edebilmek için,fırsat bulup düşman ordusunu ezmekle mümkündür. Yoksa herkesin bulunduğu yeri müdafaa etmesiyle değil. Çünkü düşman bir zaman gelir ki, kuvvetlerinin çok büyük bir kısmını bir yere toplar, orayı zapt eder, sonra diğer bir tarafı toplayıp orasını da zapt eder. Bizim kuvvetlerimiz ise, bulunduğu yeri müdafaa edecek diye bu düşman harekatını seyrederse hiçbir zaman vatan müdafaa edilemez. Fiemanillah. (Devam edecek)