BEYİT: NİYYETİ HALİS OLUNCA KİŞİNİN / HAYR AKİBETİ HER İŞİNİN
Şairi Şehr Eşref merhumun yukarıdaki beyitini giriş ve başlık seçerek bir iki söz söyleyeceğim, çeyrek asır Sultan 2. Abdülhamid Hana şifre kâtipliği yapmış bulunan Mehmed Selahaddin Bey bulunmuş olduğu görevin gereği olarak ülkenin en üst idari merkezinin gizli açık haberleşmenin vazifelisi olarak ‘Bildiklerim’ diye 2. Meşrutiyetin başlaması ile şifre katibi Selahaddin Bey hayatını muhafaza için görev ve İstanbul’dan uzaklaşmış ancak sevdiğim vatanımın bağlısıyım demiş ve bildiklerinin ölümünden sonra yok olup gitmesine müsaade etmemek için olanları, bitenleri kaleme almış ve kritik görevin vermiş olduğu bilgileri Osmanlı Devletinin geleceğini temin etmeyi de üstüne vazife addedip, anılarını yazmayı ve de tatbikler karşısında bir takım varış noktalarını bazen tenkit, bazen de benimseyen yaklaşımlarıyla vatanseverliğinin imandan geldiğinin inancı ve kabulü olarak satırlara aktardığını görüyoruz. Bu anıları takriben çeyrek asır önce Osmanlıcadan latinize etmiştim. Parola Yayınları adlı bir yayınevi 2016 senesinde neşretmiş, pek de iyi yapmış. İttihad ve Terakki gizli cemiyetinin zaman içinde 1876’larda gizlice kuruluşu olmuş daha sonra da 1908’de Sultan 2. Abdülhamid’in ilan etmiş olduğu 2. Meşrutiyet sonrasında pek geniş kapsamlı bir af kanunu ile İttihad-ı Terakki aleniyet kazanmış ve Mehmed Selahaddin Bey’in anlatımında bulacağınız beyanlarıyla İttihad ve Terakki partisini bir de M. Selahaddin Bey’in net ve açık ifadeleriyle Osmanlı Devletinin geçmek zorunda kaldığı badireleri açıkça ifade etmek suretiyle ortaya koymuş olduğunu gösteren bir kitap meydana gelmiştir.
Mehmed Selahaddin Bey alttaki satırlarda şöyle feryat etmektedir Yeni Marmara Gazetemizin okurları buyursunlar:
BEYİT
“Olamam cebr ile bir zümre-i eşaire karin / Ararım kendime bir melcei adl ü emiyn” diyen yazar şöyle başlamış: “Avrupa’da olduğu gibi memleketimizde şimdiye kadar idari ve siyasi denilecek derecede mektepler mevcut olmadığından ve zamanımızda ise idari ilimlere ve siyasiyeye sahib olması gerekenlere tahsil vermek için gereken şartlara hakkıyla haiz bir yüksek mektep bulunmamaktadır. Bu güne kadar ülkemizde yetişen siyaset insanlarına ancak Babıâli, siyasetin öğrenilip yapılacağı yer olmuştur. Bu bakımdan işe atf-û nazar ettiğinizde karşılaşacağınız hakikat, Osmanlıların siyaset mektebinin Babıâli olduğunu tasdik etmekten ibarettir. Acizleri de; durumu anlattığım ölçü içinde siyasi bir tahsil görmemişsem de, mekteb-i siyasiyye dediğimiz Babıâli’de, çeyrek asırdan fazla sürmüş bulunan devlet hizmetim esnasında kıymetli devlet adamları, siyasetle vazifeli hükümetler ile çalışabilmiş, bu müddet içinde meydana gelen siyasi vakalara pek yakından şahid ve de tetkikatımız bulunduğundan geçmiş dönemlere ait bazı tetkikat ve görüşlerimi ifade de selahiyeti bulmama binaen, mazi, hal ve istikbale dair elde etmiş olduğumuz malumat ve bilgileri okurlarıma müstefid olmaları ümidiyle paylaşmak isterim. Şairlerden bir zatın şu beyitindeki manaya bakarak; ne cebir ve tazyik, ne de sevki hamiyetli kişiler, kuruluş halleri bilinen ve herkesçe de malum olan bizdeki cemiyet ve siyaset fırkalarından birine intisap ve medet ummaya katılmamışlarsa da, bu cemiyetler kurucuları, reisleri ve azaları çoğunlukla benim arkadaşlarımdan olduklarından meşrutiyetin ilanından senelerce önce İstanbul’da kurulan İttihad ve Terakki Cemiyetinden ve Avrupa ile diğer ülkelerde bulunan merkez ve şubelerinden haberdar olduğuma ve inkılâptan sonra meydana fırlayan İttihatçılar ve onların mensuplarıyla da muhabbet ve arkadaşlığımın bozulmadığına göre kendilerini senelerden beri herkesten fazla tanır ve bilirim.
Bu insanlardan hiçbirine karşı şahsi buğz ve adavetim yani düşmanlığım yoktur. Ancak; İttihad cemiyetinin kuruluşunun ilk günlerinden beri kurucu ve reisleriyle aramızda geçen konuşma ve müzakereler sırasında gördüğüm kadarıyla, yürütmek istedikleri hal ve takip ettikleri yol, saadet ve selametten pek uzak, gayet acılı ve çıkmaz bir sokak manzarası gösterdiğinden, bunları devletin ve memleketin menfaatini korumaya hizmet edecek bir fikre döndürmeleri için yeteri kadar nasihat ve ihtarlara başvurdum. Hâlbuki bunlar hayalperest bir takım çoluk-çocuk ile teşrik-i mesai ederek, sevgili vatanımızın bu günkü hali izmihlaline yani yaşamakta olduğumuz çöküşün asli sebebi oldular. Sırf şahsi menfaat yüzünden içinde bulunduğumuz hale gelen devlet ve de memleketimizi bundan sonra olsun menfaatperest serserilerden kurtarmak için az veya çok malumat sahibi bulunan her Osmanlı, lazım gelen neşriyatı yapmak suretiyle, bilmeyenleri ikaz etmeye bu vatanın evladı olarak mecburdur. İşte o mecburiyete binaen, herkesin anlayabileceği bir şekilde yazmaya çalıştığım bu eseri neşrediyorum. Bunda; İttihat ve Terakki cemiyetinin kuruluş maksadını, nasıl kurulduğunu 650 senelik devlet-i muazzama-i Osmaniye’nin sebebi felaketini, bölünmesini meydana getirmeye sebep olmak, iyi niyetle işe başlanılmamasından kaynaklanmıştır. Böyle bir cemiyetin işinin iyi ve güzel neticeye varması beklenemez. Cemiyetin keyfi tutumu ve cahilane davranışları asla af olunamayacak hatalara düşmesine sebep oldu. Meşrutiyetten bugüne kadar meydana gelen dâhili ve harici ahvali siyasiyeden kısacada olsa bahsedeceğim. Her türlü garaz ve ivazdan uzak, sırf hak ve hakikati gayet tarafsızca yazılan bu eseri, okuyacak himmet ve vicdan sahiplerinin ifadelerimi tasdik buyuracaklarına eminim. (Ve minellahe tevfik)
DEVAMI YARIN
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
METİN HASIRCI
MEHMED SELAHADDİN BEY BİLDİKLERİM DİYOR… (1)
BEYİT: NİYYETİ HALİS OLUNCA KİŞİNİN / HAYR AKİBETİ HER İŞİNİN
Şairi Şehr Eşref merhumun yukarıdaki beyitini giriş ve başlık seçerek bir iki söz söyleyeceğim, çeyrek asır Sultan 2. Abdülhamid Hana şifre kâtipliği yapmış bulunan Mehmed Selahaddin Bey bulunmuş olduğu görevin gereği olarak ülkenin en üst idari merkezinin gizli açık haberleşmenin vazifelisi olarak ‘Bildiklerim’ diye 2. Meşrutiyetin başlaması ile şifre katibi Selahaddin Bey hayatını muhafaza için görev ve İstanbul’dan uzaklaşmış ancak sevdiğim vatanımın bağlısıyım demiş ve bildiklerinin ölümünden sonra yok olup gitmesine müsaade etmemek için olanları, bitenleri kaleme almış ve kritik görevin vermiş olduğu bilgileri Osmanlı Devletinin geleceğini temin etmeyi de üstüne vazife addedip, anılarını yazmayı ve de tatbikler karşısında bir takım varış noktalarını bazen tenkit, bazen de benimseyen yaklaşımlarıyla vatanseverliğinin imandan geldiğinin inancı ve kabulü olarak satırlara aktardığını görüyoruz. Bu anıları takriben çeyrek asır önce Osmanlıcadan latinize etmiştim. Parola Yayınları adlı bir yayınevi 2016 senesinde neşretmiş, pek de iyi yapmış. İttihad ve Terakki gizli cemiyetinin zaman içinde 1876’larda gizlice kuruluşu olmuş daha sonra da 1908’de Sultan 2. Abdülhamid’in ilan etmiş olduğu 2. Meşrutiyet sonrasında pek geniş kapsamlı bir af kanunu ile İttihad-ı Terakki aleniyet kazanmış ve Mehmed Selahaddin Bey’in anlatımında bulacağınız beyanlarıyla İttihad ve Terakki partisini bir de M. Selahaddin Bey’in net ve açık ifadeleriyle Osmanlı Devletinin geçmek zorunda kaldığı badireleri açıkça ifade etmek suretiyle ortaya koymuş olduğunu gösteren bir kitap meydana gelmiştir.
Mehmed Selahaddin Bey alttaki satırlarda şöyle feryat etmektedir Yeni Marmara Gazetemizin okurları buyursunlar:
BEYİT
“Olamam cebr ile bir zümre-i eşaire karin / Ararım kendime bir melcei adl ü emiyn” diyen yazar şöyle başlamış: “Avrupa’da olduğu gibi memleketimizde şimdiye kadar idari ve siyasi denilecek derecede mektepler mevcut olmadığından ve zamanımızda ise idari ilimlere ve siyasiyeye sahib olması gerekenlere tahsil vermek için gereken şartlara hakkıyla haiz bir yüksek mektep bulunmamaktadır. Bu güne kadar ülkemizde yetişen siyaset insanlarına ancak Babıâli, siyasetin öğrenilip yapılacağı yer olmuştur. Bu bakımdan işe atf-û nazar ettiğinizde karşılaşacağınız hakikat, Osmanlıların siyaset mektebinin Babıâli olduğunu tasdik etmekten ibarettir. Acizleri de; durumu anlattığım ölçü içinde siyasi bir tahsil görmemişsem de, mekteb-i siyasiyye dediğimiz Babıâli’de, çeyrek asırdan fazla sürmüş bulunan devlet hizmetim esnasında kıymetli devlet adamları, siyasetle vazifeli hükümetler ile çalışabilmiş, bu müddet içinde meydana gelen siyasi vakalara pek yakından şahid ve de tetkikatımız bulunduğundan geçmiş dönemlere ait bazı tetkikat ve görüşlerimi ifade de selahiyeti bulmama binaen, mazi, hal ve istikbale dair elde etmiş olduğumuz malumat ve bilgileri okurlarıma müstefid olmaları ümidiyle paylaşmak isterim. Şairlerden bir zatın şu beyitindeki manaya bakarak; ne cebir ve tazyik, ne de sevki hamiyetli kişiler, kuruluş halleri bilinen ve herkesçe de malum olan bizdeki cemiyet ve siyaset fırkalarından birine intisap ve medet ummaya katılmamışlarsa da, bu cemiyetler kurucuları, reisleri ve azaları çoğunlukla benim arkadaşlarımdan olduklarından meşrutiyetin ilanından senelerce önce İstanbul’da kurulan İttihad ve Terakki Cemiyetinden ve Avrupa ile diğer ülkelerde bulunan merkez ve şubelerinden haberdar olduğuma ve inkılâptan sonra meydana fırlayan İttihatçılar ve onların mensuplarıyla da muhabbet ve arkadaşlığımın bozulmadığına göre kendilerini senelerden beri herkesten fazla tanır ve bilirim.
Bu insanlardan hiçbirine karşı şahsi buğz ve adavetim yani düşmanlığım yoktur. Ancak; İttihad cemiyetinin kuruluşunun ilk günlerinden beri kurucu ve reisleriyle aramızda geçen konuşma ve müzakereler sırasında gördüğüm kadarıyla, yürütmek istedikleri hal ve takip ettikleri yol, saadet ve selametten pek uzak, gayet acılı ve çıkmaz bir sokak manzarası gösterdiğinden, bunları devletin ve memleketin menfaatini korumaya hizmet edecek bir fikre döndürmeleri için yeteri kadar nasihat ve ihtarlara başvurdum. Hâlbuki bunlar hayalperest bir takım çoluk-çocuk ile teşrik-i mesai ederek, sevgili vatanımızın bu günkü hali izmihlaline yani yaşamakta olduğumuz çöküşün asli sebebi oldular. Sırf şahsi menfaat yüzünden içinde bulunduğumuz hale gelen devlet ve de memleketimizi bundan sonra olsun menfaatperest serserilerden kurtarmak için az veya çok malumat sahibi bulunan her Osmanlı, lazım gelen neşriyatı yapmak suretiyle, bilmeyenleri ikaz etmeye bu vatanın evladı olarak mecburdur. İşte o mecburiyete binaen, herkesin anlayabileceği bir şekilde yazmaya çalıştığım bu eseri neşrediyorum. Bunda; İttihat ve Terakki cemiyetinin kuruluş maksadını, nasıl kurulduğunu 650 senelik devlet-i muazzama-i Osmaniye’nin sebebi felaketini, bölünmesini meydana getirmeye sebep olmak, iyi niyetle işe başlanılmamasından kaynaklanmıştır. Böyle bir cemiyetin işinin iyi ve güzel neticeye varması beklenemez. Cemiyetin keyfi tutumu ve cahilane davranışları asla af olunamayacak hatalara düşmesine sebep oldu. Meşrutiyetten bugüne kadar meydana gelen dâhili ve harici ahvali siyasiyeden kısacada olsa bahsedeceğim. Her türlü garaz ve ivazdan uzak, sırf hak ve hakikati gayet tarafsızca yazılan bu eseri, okuyacak himmet ve vicdan sahiplerinin ifadelerimi tasdik buyuracaklarına eminim. (Ve minellahe tevfik)
DEVAMI YARIN