Özendirmek gibi olmasın ama…

Çocukluğumdan bu yana çok sevdiğim çorbalar benim için ikiye ayrılır; işkembe çorbası ve diğerleri.

Hafta da en az bir kez içmeye doyamam, sirkeli, sarımsaklı; o mis gibi kokan, o ömre ömür katan, o lezzeti damağımdan çıkmayan, şifalı işkembe çorbasını (bazen tuzlama bazen de kelle paça).

******************************

Sevgili meslektaşım, medyamızın en kıymetli isimlerinden Zeki Subay’ı anayım. O da pek sever işkembe çorbasını ve Facebook’da sık sık gittiği işkembecilerden çorba keyfinin fotoğraflarını paylaşır. Dostumla işkembe çorbası içmek kısmet olmadı; daha genciz yaparız değil mi Zeki’cim.

SERPİL SAVAŞ

Cumartesi öğle üzeri BUFSAD’ın çalışkan başarılı başkanı, dostum Serpil Savaş telefon edip, beni işkembe çorbası içmeye davet edince; gel de hayır de şimdi.

Usta şoför sevgili Serpil’in arabasıyla düştük yollara; sanattan, hayattan, konserleri özlediğimizden bahsede bahsede yol alıp vardık Paçacı Hüsnü’ye.

Bu arada Nilüfer Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu’nda korist olan Serpil Savaş’ın sesi su gibi berraktır, nasıl da çağıldar; türkülere, bozlaklara uzun havalara can katar.

Her kaşığın tadına vara vara içtim lezzet pınarı çorbamı. Yüzüme sımsıcak, geniş bir gülümseme yayılıverdi memnuniyetimden.

MUSTAFA ULUKAN

Yemek sonrası Serpil ortak dostumuz Mustafa Ulukan’ın iş yerine uğramayı teklif etti; seve seve evet dedim.

Daha, tanıştığımız ilk gün kanımın ısındığı Mustafa Ulukan kibarlığı, saygısı, ince kişiliğiyle  gönlümde yer edinmiştir; müzik gibi de ortak bir paydamız bulunuyor.

Değerli eşi Kader Ulukan’la mutlu bir evliliği sürdüren genç kardeşimin şirinler şirini akıllı mı akıllı bir kızı var, ilkokula gidiyor; Zümra.

Geçtiğimiz yıllarda Mustafa ve Kader beni eşsiz bir misafirperverlikle evlerinde ağırlamışlar; Kader kardeşimin hünerli elleriyle yaptığı lezzetli yemeklerden oluşan sofralarında çok mutlu olmuş onurlanmıştım. Yemeğin ardından Mustafa, müzik setinde çaldığı parçalarla bir de müzik ziyafeti çekmişti bana. Çay, kek, poğaça ikramı eşliğinde; caz, klasik müzik, türküler, sanat müziği, rock ve filmler üzerine ettiğimiz sohbetin keyfini unutabilir miyim.

ŞEFTALİ BAHÇESİNDE

Mustafa Ulukan, ağabeyi Harun Ulukan ile birlikte, piyasada ürünleri çok tutulan, HAK-DAN OTO KOLTUK ’un sahibi.

Çukurca Köy’deki geniş imalathaneye vardığımızda güler yüzle, sevgiyle karşılandık.

Koyu bir sohbetin ardından sevgili Mustafa, ‘’Can abi bahçeden şeftali toplayalım’’ deyince içim kıpır kıpır oldu; sepetleri alıp bahçeye yöneldik.

İmalathanenin hemen arkasındaki sekiz dönümlük bahçede şeftalilerin yanı sıra kiraz, ceviz ve incir ağaçları da vardı. Domates, salatalık da ekmişler.

Ayağım toprağa değince içimi huzur kapladı; güzelim şeftali ağaçlarına avcumu dayadım,  dallara dokundum usul usul, yaprakları okşadım; şeftaliler yaz güneşinde ışıldıyorlardı. Bir meyveyi dalından koparıp yemenin hazzı bambaşkaydı.

Beton, cam, çelik, asfalt bir bataklıkta; şehir merkezinde boğulan ruhum burada özgürleşti kanatlandı.

Sevgili Mustafa ne iyi yapmış da bu bahçeyi almış; beton grisiyle kaplı Bursa ovasında bir vaha, bir cennet .

Artık yola düşme zamanı; kucaklaştık, daha sık görüşelim diye sözleştik.

Dönüş yolunda sessizleştim; hafiflemiş, arınmıştım. Dedim ki içimden; ‘’bahçeli bir evi olmalı insanın’’.

*****************************

Sağ olun sevgili Serpil, sevgili Mustafa.

Şu yalan dünyada beni nasıl da mutlu ettiniz; anneciğim gibi diyeyim; ‘’Allah da sizi mutlu etsin emi’’.