Hava Durumu

ZAMANIN KADİFE KUMAŞINA DOKUNMAK

Yazının Giriş Tarihi: 04.11.2022 16:19
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.11.2022 16:19

İnsan bazen gerçeğin yavanlığından kaçmak ister.

Üst üste dizilmiş dev beton yığınları, korna seslerine karışmış insan uğultuları ve sanayinin yaygınlaşmasına paralel makine sesleri… Sözgelimi günümüzde hayat hızlı ve kaotik! Durup ona şöyle bir baktığımızda sanki bir değirmen sesi gibi homurdanarak bizi yutmak isteyen çılgın bir kara delik...

İnsan bu durmadan çalışan çarkın bir köşesinde nasıl dinlenir? Nasıl korur kendini bu baş döndürücü dünyadan?

Heykeltıraş yontarak, ressam kâğıda - tuvale boyalar akıtarak, şair şiir, yazar yazı yazarak, müzisyen çalarak ya da söyleyerek, oyuncular sahnenin tozunu attırarak… Sanat yapanın işi kolay... Sanata dair hiç bir meziyeti yoksa kişinin, ruhu yine de bir sanatçıya kaçıverir. Müzik dinler, kitap okur, sinemaya – tiyatroya gider, bazen bir galeride sergilenen bir resimde görür kendi yansımasını, kimi zaman ise bir heykelin yanında fotoğraf çektirerek zamana mıhlar o anı.  Dinlenmek için en yumuşak yeridir hayatın sanata ayrılan kısmı. Sanata ve sanatçıya yaklaşarak mümkündür, zamanın kadife kumaşına dokunmak.

Çanakkale’de öğrenim gördüğüm yıllar, üniversitede hayatını resim sanatına adamış Azeri bir öğretim üyesi vardı. Sanatıyla ve yaşam karşısında mütevazı tarzıyla ufkumu açan değerli bir öğretmendir kendisi. Bir gün derste sarf ettiği şu sözler belleğimde derin bir iz bıraktı:

“Hayatım boyunca hep resim yaptım. Hiç evlenmedim lakin yıllardır uğraş verdiğim bu resim sanatı benim sevgilim gibidir. Ona emek harcadığımda gelişir ve güzelleşir. Bırakıp ilgisiz koyduğumda küser bana… Elim körleşir.”

Hayatının merkezine oturttuğu sanat serüvenini öyle güzel aktardı ki yıllardır hafızamda bir köşede durur öğretmenimin bu tümceleri. Böylelikle anladım sanatla uğraşmak bir gönül, bir tutku işi.

Tüm bunlar bana yüzyıl öncesinden günümüze meşale tutup önümüzü aydınlatan, yurdumuzda çağdaşlığın kapılarını aralayan değerli Başkomutan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün: “Sanatkâr, toplumda uzun çaba ve çalışmalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır” sözünü anımsattı.

Öyle ya konu sanat olunca, Atatürk’ün sanata ve sanatçıya verdiği değer yadsınamaz. O bu yönüyle sanatçı ruhlu bir lider, eşsiz bir devlet adamıdır. Kurtuluş mücadelesinden yeni çıkmış bir ulusun yeniden ayağa kalkmasına önderlik ederken, sanatı asla ikinci plana atmamış, “uygarlık doruğunun merdiveni sanattır” diyerek onu yüceltmiştir.

Ulu Önder Atatürk, sanata ve sanatçıya verdiği önemin altını şu sözleriyle doldurur:

“Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”

Hayatın süregelen kargaşasından uzaklaşıp ruhunuzu dinlendirmek için ve gelecek nesillerin hayal gücüne ilham vermesi adına her daim zamanın kadife kumaşına dokunun. Medeniyet kavramı ancak estetik bir anlayışla bütünleşir. Sanat ise, estetik kavramına açılan bir kapıdır.

 Sanatla kalın.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.