Günümüzde yerel yönetimler demokrasinin temel kurumları olarak görülmektedirler.

Hatta Muhtarlar için ‘Uç Beyi’ tanımı kullanılır...

Yerel Yönetimler ve kırsal bölgelerde Muhtarlar, kamu otoriteleri ile vatandaşlar arasında bir köprü görevi de görür.

Mahalle yahut köy ölçeğinde halkın taleplerini doğrudan kamu otoritelerine iletebilen Muhtarların bölgesel sorunların çözümünde önemli bir unsur olduğu açıktır...

Yerel yönetimler aynı zamanda halkın yönetime katılmasını sağlayan ve halka kendi kendilerini yönetme erdemi kazandıran en önemli kuruluşlar olmalarının yanında, demokrasinin en etkin bir şekilde yaşama geçirildiği yahut da geçirilmesi gereken kuruluşlardır.

Buraya kadar olan değerlendirmelerimizden sonra gelinen noktada Türkiye’de yerel yönetimlerin içinde bulunduğu birçok olumsuzluğa değinmek, yapılan yanlışlıklara, israfa, çarpık yapılaşmaya, adam kayırmalara, yetkililerin görevlerini kötüye kullanarak konumlarını şahsi çıkarlar için kullanmalara da değinmek gerekiyor hiç kuşkusuz...

* * *

Türkiye’de Belediyeler, hala kaçak yapıları önleyemiyorlar...

Suyu nasıl bulacaklarına da karar veremiyorlar bir türlü.

Ciddi çalışan birkaç belediye de yok değil...

Ancak belediyelerin çoğu akıllara estiği gibi yönetiliyor ve ciddi şekilde denetlenmiyor.

Salt oya dayanan ve uygulamada sağlıksız çalışan demokrasimiz, bünyesinde garip yönetimleri de barındırıyor.

Örneğin bazı belediyeler şirket gibi yönetiliyor, başlarında üç kazı güdemeyecek başkanlar, para ve kent yönetiminden anlamayan yöneticiler yok mu?

Belediyelerin kontrolü, İçişleri Bakanlığı’na ait...

Hemen bütün belediyelerin tümünde müfettişler var.

Aylarca belgeler ve bilgiler üzerinde çalışmaktalar..

Birçok belediye yetkilisi soruşturma altında, bir kısmı tutuklu...

Belediyelerin bir başka hastalığı da, tepeden gelen atamalar.

Özellikle Muhalefet partileri, kendilerine ait belediyelere Ankara’dan yandaş personel gönderiyorlar.

Gerçi tüm belediye başkanları, gerekli olsun-olmasın eşi dostu dolduruyor belediyelere..!

Bunlara bir de Ankara’dan ilaveler eklendi mi, ortalık karışıyor iyice..!

Belediyelerin kültür işlerine aşırı önem vermeleri, diğer belediye işlerini öteleyip, konserlere aşırı para harcamaları da göze batmakta..!

* * *

Ankara’daki israfı, Başkent’in resmi araba saltanatını, devlet kadrolarının gereksiz yandaşlarla doldurulmasını eleştirip duruyoruz..! İl ve ilçe belediyelerinde durum farklı mı sanki?

Küçücük belediyelerde tüm şube müdürlerinin altında resmi arabalar var.

Belediyelere bir çeki-düzen verme gerekliliği öteden beri gündemde...

Belediyelerin bazı toplumsal hizmetleri yapmasının önüne geçerek, esnafla haksız rekabete yol açacak kolayca ve bolca 'kent lokantası', kreş, yurt açma gibi kolay siyasi getiri oluşturabilecek uygulamaların denetim altına alınması gerekmiyor mu?

Kimi belediyelerin öylesine hoyratça yönetildiği savları kimi yurttaşların ‘Belediyeler kapatılmalı, görev ve yetkileri Valilere devredilmelidir.’ deme noktasına kadar yükselmiş durumda..!

Türkiye’de ortalama her il Valisinin 7 yardımcısı bulunduğu söylenmektedir.

Bir Vali yardımcısının bile kolaylıkla yönetebileceği Belediyeler için gerçekten de artık bir çeki-düzen verme gerekliği bütün çıplaklığı ile ortaya serilmiş bulunmaktadır.

Belediye gelirleri ile merkeze uzak ilçeler üzerinden büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasındaki yetki paylaşımının gözden geçirilmesi de gerektiği açıktır.

Yapılması planlanan değişiklikler kapsamında, Büyükşehir ve İlçe Belediyeleri arasındaki yetki paylaşımının yeniden gözden geçirilmesi gerektiği açıktır.

Büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasında pek çok başlıkta yaşanan yetki karmaşası bazen çatışma noktasına kadar gelebilmektedir.