Hava Durumu

BİLGİNLER SULTANI OLASIN OĞLUM...

Yazının Giriş Tarihi: 26.03.2023 18:32
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.03.2023 18:32

Dondurucu bir kış gecesi... 
Rüzgâr evin damını dövüp durmakta… 
Kah pencereleri zorlamakta, kah kocaman ağaçların belini bükmekte, kah yürek hoplatarak ıslık çalmakta… 
Rüzgârın ve boranın çıkardığı ses geceye egemen…
Camları demir bir balyoz gibi döven, kapıları gıcırdatan rüzgârın sesiyle herkes uykunun derin iklimlerinde… 
Beyazıt’ın mübarek annesi de derin uykularda… 
Bir ara uykuyla uyanıklık arasında yattığı yerden oğluna seslendi;
– Tayfun Suuu… Susadım oğlum!..
Küçük Tayfun birden yerinden fırladı, buzlarla çevrili su testisini eline aldı… Ve annesinin yatağının başına koştu…
O da ne?
Annesi çoktan kendinden geçip yeni bir uykunun iklimlerine dalıvermişti. 
Ne aklında su kalmış, ne de oğlu…
Harika çocuk, annesini uyandırmaya kıyamadı ve buzlu testi elinde beklemeye koyuldu… 
Ne vakte kadar bilinmez… 
Belki saatlerce, belki gece boyu, belki daha az bir zaman… 
Hep o halde kaldı ve gözlerini annesinden bir nefes bile ayırmadı…
Şimdi uyanır, şimdi su isterde veririm düşüncesiyle hep bekledi… Nihayet nice zaman sonra kadın gözlerini açtı ve seslendi;
– Su! Hani yavrum su?
Beyazıt, ak çiçekli gül dalı örneği suyu uzattı annesine;
– İşte tatlı annem!..
Hale bakınız ki, soğuktan Beyazıt’ın elleri testiye yapışıvermişti.
Dondurucu, titretici soğuk gibi, yüreklerinde takat getiremeyeceği bir manzara… 
Bu akıl almaz manzarayı göz ucuyla gören anne, gönlünün ta derinlerinden kopup gelen bir sesle içli-içli inledi;
– Allah’ım!.. Ben Tayfun’umdan razıyım, sen de razı ol!..
Sonra nur yumağı çocuğu kendisine doğru çekti, alnına bir öpücük kondurup şiddetle kucakladı ve duaların en güzelini yaptı:
– Bilginler sultanı olasın oğlum…
Ve o harika çocuk, ileride bilginler sultanı oldu ünü her yerde duyuldu… 
Ve kıyamete kadar da şanla şerefle yücelecek. 
Ne mutlu ona!…
(Kıssa hikâyelerden alıntı)
Kıssadan Hisse:
İnanan bir insan çok başarılıysa, tuttuğu altın oluyorsa, işin temelinde, muhakkak ana babasının rızası, duası vardır, onları çok memnun etmiştir. 
Çünkü Peygamberimiz (SAV), (Ana babanın evladına duası, peygamberin ümmetine duası gibidir, reddolmaz) buyuruyor. 
Bedduası da böyledir...
Hz. Peygamber (SAV), büyük günahlar diye bilinen kötülüklerin en büyüklerini “Allah’a ortak koşmak, ebeveyne asi olmak ve yalan yere tanıklık yapmak” şeklinde sıralamıştır. 
Kur’an’da da ana babaya saygısızlığın en basit ifadesi olmak üzere, “Onlara öf bile demeyiniz” buyrulmuştur
Gerek Kur’ân-ı Kerîm’de gerekse hadislerde çoğunlukla Allah’a kulluk görevinin hemen ardından ana babaya karşı saygılı olma ve iyi davranmanın bir görev olduğuna dikkat çekilir.
Bir evlat, ana babasının; duasını, rızasını alamazsa, Allah’ın rızasını alamaz.  
Anne ve babalar bu dua güçlerinin farkında olsalardı acaba yaşamı bu kadar boş geçirebilirler miydi? 
Mademki anne babalar olarak duamız ile Rabbimiz arasında perde yok niye bunu düşünmüyoruz ve çokça dua etmiyoruz?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.