Türkiye Büyük Millet Meclisi, 29 Ekim 1923 günü düzenlenen tarihi bir otumla cumhuriyet rejimini duyurdu ve Mustafa Kemal Atatürk'ü ilk Cumhurbaşkanı olarak seçti.
Cumhuriyetimizin 102. yılı kutlamaları bu gün ülkemizde, tüm dış temsilciklerimizde, kapsamlı programlarla büyük bir coşkuyla kutlanacak.
Cumhuriyet, siyasi gücün halk ve temsilcileri tarafından paylaşıldığı bir devlet yönetim şekli ve yapısı gereği monarşinin yokluğu üzerine kurulu…
Yani saltanatın ‘babadan oğula’ geçmesi yerine halkın kendi iradesiyle yöneticilerini seçebilmesi…
Peki, gerçekte böyle mi?
Her Cumhuriyette halk yöneticilerini ‘Demokratik’ biçimde seçebiliyor mu?
Adı Cumhuriyet olan birçok ülkede halk yöneticilerini özgürce seçebiliyor mu?
1946 seçimlerine kadar tek partili bir sistemde seçimler nasıl yapıldı?
Açık oylama, gizli sayım ile değil mi..?
Bu sıkıntıyı o günlerin dünya gerçekliği ile açıklayanlar, iş kadınlara seçme ve seçilme hakkı olduğunda Cumhuriyet kazanımları adına bu konuyu öne çıkarmıyorlar mı?
Ne ki, 1934’de pek çok ülkeden önce kadınlara verilmesiyle öğünülen kadınlara seçme ve seçilme hakkınınTürkiye’de gerçek anlamda kullandırılmasının ancak Cumhuriyetten 80 yıl sonra 2014’de uygulamaya başlandığı gerçeği neden görülmez?
Siyasette ve iş dünyasında kadının temsil ve liderlik konusunun bu tarihten sonra gelişebildiği gerçeği açık değil mi?
* * *
Bu nedenle ‘Cumhuriyet nedir’ sorusuyla birlikte, ‘Cumhuriyet ne değildir’ sorusu da önem kazanıyor…
Buradan hareketle, Cumhuriyeti; Demokrasiyi, Temel Hak ve Özgürlükleri kullanma karşıtlığı olarak kullanmamak gerektiği açıktır…
Yani Cumhuriyeti devletin başında soydan gelen ve onu özel mülkü olarak gören/yöneten bir kişinin değil, seçilmiş bir kişi ve kişilerin bulunması gerektiği anlaşılmaz mı?
Egemenliğin bir soydan alınıp başka bir elit kesime geçmesi Cumhuriyet kavramıyla tam anlamıyla örtüşebilir mi?
* * *
Hiç kuşku yok ki, Cumhuriyet iyi bir şeydir…
Cumhuriyet, bütün olanaksızlıklara, yokluğa ve yoksulluğa karşın emperyalizmi ve taşeronlarını Anadolu yaylasına gömebilmiştir.
Şimdi asıl olan onu demokrasiyle taçlandırmaktır…
Cumhuriyeti, Demokrasiyi Temel Hak ve Özgürlükleri, tahrip etmek için kullanmak değildir...
Demokrasi, halkın refah seviyesinin korunması amacıyla toplumdaki her bireyinaynı eşitliğe sahip olma hakkıdır.
Bir toplum için demokrasi, olmazsa olmazlar arasındadır.
Cumhuriyeti yüceltmek için geçmiş de kötülenemez, kötülenmemelidir..!
***
Bir yönetim şekli olarak Cumhuriyeti Mustafa Kemal ve arkadaşları 102 yıl önce bu gün duyurdu ve kurdu.
Şükran borcumuzu, Cumhuriyetin bundan sonrasında demokrasi ile taçlandırarak göstermek en doğru ve iyi yol olsa gerektir hepimiz için.
Yeryüzündeki bütün kavramlar birer araçtır…
Cumhuriyet de Demokrasi de…
Amaç nettir, insanların mutluluğu, huzuru…
Tıpkı dinler gibi…
Dinlerin amacı da insanların yaratılış amacı doğrultusunda hareket edip, mutlu olmasıdır, huzur bulmasıdır.
Cumhuriyeti demokrasiden soyutlayarak, Cumhuriyeti salt kendi başına yeterli ve anlamlı bir hedef olarak görmenin insan huzuru ve barışı için yeterli olmadığını tarihsel süreç insanlığa göstermiştir…
Bu düşüncelerle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bağımsızlık mücadelemizin bütün kahramanlarını, bütün şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyor, O’nu yüceltme ve demokrasiyle taçlandırma çabasıyla halkımızın Cumhuriyet Bayramı’nı en içten duygularımla kutluyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ORHAN KAPLAN
Cumhuriyet nedir, ne değildir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 29 Ekim 1923 günü düzenlenen tarihi bir otumla cumhuriyet rejimini duyurdu ve Mustafa Kemal Atatürk'ü ilk Cumhurbaşkanı olarak seçti.
Cumhuriyetimizin 102. yılı kutlamaları bu gün ülkemizde, tüm dış temsilciklerimizde, kapsamlı programlarla büyük bir coşkuyla kutlanacak.
Cumhuriyet, siyasi gücün halk ve temsilcileri tarafından paylaşıldığı bir devlet yönetim şekli ve yapısı gereği monarşinin yokluğu üzerine kurulu…
Yani saltanatın ‘babadan oğula’ geçmesi yerine halkın kendi iradesiyle yöneticilerini seçebilmesi…
Peki, gerçekte böyle mi?
Her Cumhuriyette halk yöneticilerini ‘Demokratik’ biçimde seçebiliyor mu?
Adı Cumhuriyet olan birçok ülkede halk yöneticilerini özgürce seçebiliyor mu?
1946 seçimlerine kadar tek partili bir sistemde seçimler nasıl yapıldı?
Açık oylama, gizli sayım ile değil mi..?
Bu sıkıntıyı o günlerin dünya gerçekliği ile açıklayanlar, iş kadınlara seçme ve seçilme hakkı olduğunda Cumhuriyet kazanımları adına bu konuyu öne çıkarmıyorlar mı?
Ne ki, 1934’de pek çok ülkeden önce kadınlara verilmesiyle öğünülen kadınlara seçme ve seçilme hakkının Türkiye’de gerçek anlamda kullandırılmasının ancak Cumhuriyetten 80 yıl sonra 2014’de uygulamaya başlandığı gerçeği neden görülmez?
Siyasette ve iş dünyasında kadının temsil ve liderlik konusunun bu tarihten sonra gelişebildiği gerçeği açık değil mi?
* * *
Bu nedenle ‘Cumhuriyet nedir’ sorusuyla birlikte, ‘Cumhuriyet ne değildir’ sorusu da önem kazanıyor…
Buradan hareketle, Cumhuriyeti; Demokrasiyi, Temel Hak ve Özgürlükleri kullanma karşıtlığı olarak kullanmamak gerektiği açıktır…
Yani Cumhuriyeti devletin başında soydan gelen ve onu özel mülkü olarak gören/yöneten bir kişinin değil, seçilmiş bir kişi ve kişilerin bulunması gerektiği anlaşılmaz mı?
Egemenliğin bir soydan alınıp başka bir elit kesime geçmesi Cumhuriyet kavramıyla tam anlamıyla örtüşebilir mi?
* * *
Hiç kuşku yok ki, Cumhuriyet iyi bir şeydir…
Cumhuriyet, bütün olanaksızlıklara, yokluğa ve yoksulluğa karşın emperyalizmi ve taşeronlarını Anadolu yaylasına gömebilmiştir.
Şimdi asıl olan onu demokrasiyle taçlandırmaktır…
Cumhuriyeti, Demokrasiyi Temel Hak ve Özgürlükleri, tahrip etmek için kullanmak değildir...
Demokrasi, halkın refah seviyesinin korunması amacıyla toplumdaki her bireyin aynı eşitliğe sahip olma hakkıdır.
Bir toplum için demokrasi, olmazsa olmazlar arasındadır.
Cumhuriyeti yüceltmek için geçmiş de kötülenemez, kötülenmemelidir..!
***
Bir yönetim şekli olarak Cumhuriyeti Mustafa Kemal ve arkadaşları 102 yıl önce bu gün duyurdu ve kurdu.
Şükran borcumuzu, Cumhuriyetin bundan sonrasında demokrasi ile taçlandırarak göstermek en doğru ve iyi yol olsa gerektir hepimiz için.
Yeryüzündeki bütün kavramlar birer araçtır…
Cumhuriyet de Demokrasi de…
Amaç nettir, insanların mutluluğu, huzuru…
Tıpkı dinler gibi…
Dinlerin amacı da insanların yaratılış amacı doğrultusunda hareket edip, mutlu olmasıdır, huzur bulmasıdır.
Cumhuriyeti demokrasiden soyutlayarak, Cumhuriyeti salt kendi başına yeterli ve anlamlı bir hedef olarak görmenin insan huzuru ve barışı için yeterli olmadığını tarihsel süreç insanlığa göstermiştir…
Bu düşüncelerle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bağımsızlık mücadelemizin bütün kahramanlarını, bütün şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyor, O’nu yüceltme ve demokrasiyle taçlandırma çabasıyla halkımızın Cumhuriyet Bayramı’nı en içten duygularımla kutluyorum.