Hava Durumu

DÜNYA MALI DÜNYADA KALIR...

Yazının Giriş Tarihi: 31.10.2021 15:35
Yazının Güncellenme Tarihi: 31.10.2021 15:35

Genç adam, antika merakı nedeniyle Anadolu’nun en ücra köşelerini dolaşıyor ve gözüne kestirdiği malları yok pahasına satın alarak yolunu buluyordu.

Kış kıyamet demeden sürdürdüğü seyahatler sırasında başına gelmeyen kalmamış gibiydi.

Fakat bu seferki hepsinden farklı görünüyordu.

Yolları kapatan kar yüzünden arabasını terk etmiş ve yoğun tipi altında donmak üzereyken, bir ihtiyar tarafından bulunup onun kulübesine davet edilmişti.

Yaşlı adam, antikacının yürümesine yardım ederken;
Günlerdir hasta olduğumdan, odun kesmek için ilk defa dışarıya çıktım, meğer seni bulmak için iyileşmişim.

Diz boyuna varan karla boğuşup kulübeye geldiklerinde, antikacının beyaz göre-göre donuklaşan gözleri fal taşı gibi açıldı.

Odanın orta yerindeki kuzinenin etrafını saran üç-dört iskemle, onun şimdiye kadar gördüğü en güzel antikalar olmalıydı.

Saatlerdir kar içinde kalan vücudu bir anda ısınmış, buzları bir türlü çözülmeyen patlıcan moru suratını ateşler kaplamıştı.

Yaşlı adam, misafirini yatırmak için acele ediyordu.

Ona birkaç lokma ikram edip sedirdeki yatağını hazırlarken;

Bugün soba yakamadım evladım, dedi. Ama bu yorganlar seni ısıtacaktır.

Ev sahibi, yıllar önce yitirdiği eşiyle paylaştıkları odaya geçerken, antikacı da tiftikten örülen battaniyelerin arasına gömüldü.

Ancak bütün yorgunluğuna karşın bir türlü uyuyamıyordu.

Ertesi gün gitmeden önce ne yapıp edip o iskemleleri almalı, bunun için de iyi bir senaryo uydurmalıydı.

Söz gelimi yaşamını kurtarmasına karşılık ihtiyara birkaç koltuk satın alabilir ve eskimiş olduğu bahanesiyle dışarıya çıkarttığı iskemleleri, çaktırmadan minibüsün arkasına atabilirdi.

Hatta onları kaptığı gibi kaçmak bile mümkündü...

Yürümeye dahi mecali olmayan ihtiyar, sanki onun peşinden koşacak mıydı?

Genç adam, kafasındaki fikirleri olgunlaştırmaya çalışırken dalıp-dalıp gidiyor ve rüzgârın sesiyle uyandığı zamanlar, kaldığı yerden devam ediyordu.

Bu arada yaşlı adamın sabah namazına kalktığını fark etmiş, hatta hayal meyal olsa bile odun parçaladığını duymuştu.

Gözlerini açtığında, onun kuzine üzerinde yemek pişirdiğini gördü ve etrafına bakınırken, birden iskemleleri hatırladı.

Hafifçe doğrulup çevresine baktı, ‘Aman Allah’ım’! Dedi, antikalardan hiçbiri ortada yoktu.

İhtiyar kurt, herhalde planını hissetmiş ve belki de uykudaki konuşmasını duyarak onları emin bir yere kaldırmıştı.

Sakin görünmeye çalışarak;

İliğim kemiğim ısınmış, çorbanız da güzel koktu doğrusu. Ama akşamki iskemleleri göremiyorum. Dedi.

Yaşlı adam, odanın köşesine yığdığı iskemle parçalarından birini daha sobaya atarken

-İskemle dediğin nedir ki, dünya malı be evladım, biz misafirimizi üşütür müyüz?

 

Kıssadan Hisse:

 

Müslümanlar misafir ağırlamayı ibadet gibi görürler.

Bu nedenle ellerinde ne var ne yoksa ortaya sererler.

Misafiri nimet ve ganimet olarak görürler...

Elbette her nimetin bir külfeti vardır...

Onun sıkıntılarına yüksünmeden katlanılır.

Yaşadığımız bu hayat içerisinde önemli değerler vardır kuşkusuz.

Ama mal, mülk, para, şan ve şöhret, ün gibi tüm maddi durumlar bu dünyada kalacaktır.

Önemli olan sevgi, aşk, dostluk ve öte dünyayı önemsemektir.

Dünya malı dünyada kalır...

Eskiden Anadolu’nun köylerinde, kasabalarında, şehirlerinde dışarıdan gelen misafirleri ağırlamaya yönelik “selâmlık” denilen “misafir odaları” şimdiki deyimle “konuk evleri” vardı.

Bugün de evlerimizin en seçkin ve en güzel odası “misafir odası” olarak ayrılmaz mı?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.