Hava Durumu

Egemenliğin kaynağı toplumdur, millettir

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2025 21:57
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2025 21:57

Türkiye’de yeni bir anayasa ihtiyacı uzun yıllardır dile getiriliyor.

Siyasi partilerin büyük bölümü ilkesel olarak yeni anayasa fikrine karşı çıkmıyor gibi görünse de, somut bir adım atıldığı da söylenemez. Bazı muhalefet partilerinin “Mevcut anayasa uygulanmıyorken yenisine ne gerek var?” yaklaşımı ise aslında bu sürece mesafeli duruşun başka bir ifadesi olarak değerlendiriliyor. Oysa Meclis aritmetiği yeni bir anayasa yapmaya elverişli; ancak daha geniş katılım ve güçlü bir toplumsal mutabakat arayışı süreci yavaşlatıyor.

Türkiye’nin anayasal geçmişine bakıldığında, her darbe döneminin kendi anayasasını ürettiği görülüyor. Kanun-i Esasi dahi bir darbe sonrası hazırlanmış; 1961 ve 1982 Anayasaları ise doğrudan darbecilerin etkisiyle oluşturulmuş kurucu meclislerin ürünüdür. Anayasa değişikliğinin usulü bugün 175. maddede açıkça tanımlanmıştır ve TBMM’nin bu konuda yetkisi ve gücü vardır. Ancak bugüne kadar yapılan çok sayıdaki değişikliğe rağmen, 1960 ve 1980 darbelerinin ruhu anayasanın çeşitli maddelerinde hâlâ hissedilmektedir.

Türkiye’nin ihtiyacı; sivil, özgürlükçü, demokratik, kapsayıcı ve hukukun üstünlüğünü esas alan yeni bir anayasadır. Anayasalar devletin temel yapısını, kuvvetler ayrılığını ve vatandaşların hak ve sorumluluklarını belirler. Değiştirilemez maddeler elbette olabilir; ancak bunlar ideolojik vurgular değil, bireyin evrensel insan haklarını güvence altına alan hükümler olmalıdır. Yaşama hakkı, ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü, eğitimde fırsat eşitliği gibi temel haklar anayasanın dokunulmaz alanı olmalı; egemenliğin kaynağının da açıkça millet olduğu gerçeği esas alınmalıdır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.