25 yaşında zengin bir kadın sürücü, sarhoş bir vaziyette araba kullandığı gerekçesiyle trafik polisleri tarafından yakalanarak mahkemeye sevk edilir.
Kadın, oldukça ağır olan bu trafik cezasından kurtulabilmek için bu alanda çok iyi bir avukat ile anlaşır.
Avukat, bütün meslekî hünerlerini kullanarak zengin kadını ceza almaktan kurtarır.
Başına gelen olaydan ders alıp uslanmayan kadın, ceza almaktan kurtulmasını kutlamak için bir bara gidip sarhoş oluncaya kadar içer.
Daha sonra da yine sarhoş vaziyette direksiyonun başına geçer.
Ve o sarhoş kafayla yolda giderken bir vatandaşa çarparak onu yirmi metre kadar arabasıyla sürükler.
Perişan vaziyette hastaneye kaldırılan adam bütün müdahalelere karşın kurtarılamayarak ölür..!
Kadın, hapishanenin yolunu tuttuktan günler sonra, arabasıyla çarparak ölümüne neden olduğu adamın, kendisini sarhoş araba kullandığı gerekçesiyle ceza almaktan kurtaran Avukat olduğunu öğrenecektir..!
(Alıntı)
Çıkarım:
Yaşam akarken doğru olmayanı yapmak, hataların cezasını çekmek bir yana hataları sürdürmek geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir, öyküde olduğu gibi.
Bu yaşamın her alanında geçerli bir kuraldır…
Avukatlar dahi müvekkillerinin suçlu olduğunu bildiklerinde yalan söyleyemezler.
Müvekkillerinin masum olduğunu bildiklerinde de yalan söyleyemezler. Yani Avukatlar mahkemede yalan söyleyemezler…
Mahkeme görevlisi olarak Avukat, mahkemeye karşı dürüstlük konusunda etik bir yükümlülük altındadır.
Yasalarımıza ve evrensel kurallara göre Avukat, mahkemeye bilerek yanlış bir beyanda bulunamaz.
Avukatın mahkemeye yanlışlıkla yanlış hukuki beyanda bulunması halinde, Avukatın yanlış beyanı düzeltmesi gerekir.
Avukat, bir tanık aracılığıyla bilerek sahte delil de sunamaz.
Bir Avukat, sanığın suçlu yahut suçsuz olmasından bağımsız olarak ve davanın hukuki veya cezai olup olmadığına bakılmaksızın, mahkemede yalan söylediği için başı derde girebilir ve girmelidir de…
Avukat, çağırdığı bir tanığın sahte delil sunduğunun farkına varırsa, gerekirse mahkemeye bilgi vermek de dâhil olmak üzere makul düzeltici önlemleri almakla yükümlüdür.
Bir Avukat, müvekkilinin suçlu olabileceğinden kuşkulansa da, müvekkiline en iyi savunmayı sunarak onu savunabilir…
Ama Avukatın suça tanık olması gibi olağandışı bir durumda, Avukat davadan çekilmelidir.
Ancak suça tanık olmadığı için, müvekkiline kuşku avantajı tanıma hakkına sahiptir.
Yalancı tanıklık yapmaya teşvik etmek (bir tanığı avukata daha önce anlattıklarıyla çelişen gerçeklere tanıklık etmeye teşvik etmek) ciddi bir suçtur ve ağır disiplin cezasına yol açabilir.
Avukatlar, suçlu olduklarını bildikleri müvekkillerini yalan söylemeden savunabilirler.
Avukatlar "neler olduğunu" anlatmazlar; Avukatın ne söylediğini kimse umursamaz, çünkü orada değildir.
Avukatlar tanıkların ne dediğini, "neler olduğunu" anlatırlar ve bu, en azından Avukat adına yalan olmaz.
Savunma avukatları ise savcılığın kanıtlayamadığı şeylerden söz ederler; bu, yalan değil, iddianame olur.
Bir avukatın müvekkilinin suçlu olduğunu "bilmesi" halinde yapamayacağı tek şey, müvekkilini kürsüye çıkarmaktır, çünkü müvekkilinin yalan söyleyeceğini ve bunun yalancı tanıklık yapmak anlamına geleceğini bilir.
Yine de bu gereklilik, Avukatın suçluluğu bilmesine, suçluluğa inanmasına değildir.
Bir avukatın müvekkilinin suçlu olduğunu bilmesinin tek yolu, müvekkilinin kendisine bunu söylemesidir.
++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ORHAN KAPLAN
Hataları sürdürmek..!
25 yaşında zengin bir kadın sürücü, sarhoş bir vaziyette araba kullandığı gerekçesiyle trafik polisleri tarafından yakalanarak mahkemeye sevk edilir.
Kadın, oldukça ağır olan bu trafik cezasından kurtulabilmek için bu alanda çok iyi bir avukat ile anlaşır.
Avukat, bütün meslekî hünerlerini kullanarak zengin kadını ceza almaktan kurtarır.
Başına gelen olaydan ders alıp uslanmayan kadın, ceza almaktan kurtulmasını kutlamak için bir bara gidip sarhoş oluncaya kadar içer.
Daha sonra da yine sarhoş vaziyette direksiyonun başına geçer.
Ve o sarhoş kafayla yolda giderken bir vatandaşa çarparak onu yirmi metre kadar arabasıyla sürükler.
Perişan vaziyette hastaneye kaldırılan adam bütün müdahalelere karşın kurtarılamayarak ölür..!
Kadın, hapishanenin yolunu tuttuktan günler sonra, arabasıyla çarparak ölümüne neden olduğu adamın, kendisini sarhoş araba kullandığı gerekçesiyle ceza almaktan kurtaran Avukat olduğunu öğrenecektir..!
(Alıntı)
Çıkarım:
Yaşam akarken doğru olmayanı yapmak, hataların cezasını çekmek bir yana hataları sürdürmek geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir, öyküde olduğu gibi.
Bu yaşamın her alanında geçerli bir kuraldır…
Avukatlar dahi müvekkillerinin suçlu olduğunu bildiklerinde yalan söyleyemezler.
Müvekkillerinin masum olduğunu bildiklerinde de yalan söyleyemezler. Yani Avukatlar mahkemede yalan söyleyemezler…
Mahkeme görevlisi olarak Avukat, mahkemeye karşı dürüstlük konusunda etik bir yükümlülük altındadır.
Yasalarımıza ve evrensel kurallara göre Avukat, mahkemeye bilerek yanlış bir beyanda bulunamaz.
Avukatın mahkemeye yanlışlıkla yanlış hukuki beyanda bulunması halinde, Avukatın yanlış beyanı düzeltmesi gerekir.
Avukat, bir tanık aracılığıyla bilerek sahte delil de sunamaz.
Bir Avukat, sanığın suçlu yahut suçsuz olmasından bağımsız olarak ve davanın hukuki veya cezai olup olmadığına bakılmaksızın, mahkemede yalan söylediği için başı derde girebilir ve girmelidir de…
Avukat, çağırdığı bir tanığın sahte delil sunduğunun farkına varırsa, gerekirse mahkemeye bilgi vermek de dâhil olmak üzere makul düzeltici önlemleri almakla yükümlüdür.
Bir Avukat, müvekkilinin suçlu olabileceğinden kuşkulansa da, müvekkiline en iyi savunmayı sunarak onu savunabilir…
Ama Avukatın suça tanık olması gibi olağandışı bir durumda, Avukat davadan çekilmelidir.
Ancak suça tanık olmadığı için, müvekkiline kuşku avantajı tanıma hakkına sahiptir.
Yalancı tanıklık yapmaya teşvik etmek (bir tanığı avukata daha önce anlattıklarıyla çelişen gerçeklere tanıklık etmeye teşvik etmek) ciddi bir suçtur ve ağır disiplin cezasına yol açabilir.
Avukatlar, suçlu olduklarını bildikleri müvekkillerini yalan söylemeden savunabilirler.
Avukatlar "neler olduğunu" anlatmazlar; Avukatın ne söylediğini kimse umursamaz, çünkü orada değildir.
Avukatlar tanıkların ne dediğini, "neler olduğunu" anlatırlar ve bu, en azından Avukat adına yalan olmaz.
Savunma avukatları ise savcılığın kanıtlayamadığı şeylerden söz ederler; bu, yalan değil, iddianame olur.
Bir avukatın müvekkilinin suçlu olduğunu "bilmesi" halinde yapamayacağı tek şey, müvekkilini kürsüye çıkarmaktır, çünkü müvekkilinin yalan söyleyeceğini ve bunun yalancı tanıklık yapmak anlamına geleceğini bilir.
Yine de bu gereklilik, Avukatın suçluluğu bilmesine, suçluluğa inanmasına değildir.
Bir avukatın müvekkilinin suçlu olduğunu bilmesinin tek yolu, müvekkilinin kendisine bunu söylemesidir.
++++++++++++++++++
++++++++++++++++++++++++