Hava Durumu

İNSANLARI KÜÇÜMSEMEYİP, DEĞER VERMEK GEREK...

Yazının Giriş Tarihi: 18.02.2022 16:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.02.2022 16:02

Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşlı çift, Boston treninden inip utangaç bir tavırla Rektör’ün bürosundan içeri girer girmez, sekreter masasından fırlayarak önlerini keser... Öyle ya, bunlar gibi ne idüğü belirsiz taşralıların Harvard gibi üniversitede ne işleri olabilir?                                  Adam, yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi... İşte bu olanaksızdır...

Rektörün o gün onlara ayıracak saniyesi yoktur...

Yaşlı kadın, çekingen bir tavırla; “Bekleriz” diye mırıldandı…

Sekreter hiç ses çıkarmadı...

Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gideceklerdi...

Sonra sesini çıkarmadan masasına döndü...

Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi...

Sonunda sekreter, dayanamayarak yerinden kalktı ve rektörün odasına girerek; “Sadece birkaç dakika görüşseniz, yoksa gidecekleri yok” diyerek rektörü ikna etmeye çalıştı.

Anlaşılan çare yoktu...

Genç rektör, isteksiz bir biçimde kapıyı açtı...

Sekreterin anlattığı tablo içini bulandırmıştı...

Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret ederdi.

Onun gibi bir adamın ofisine gelmeye cesaret etmek, olacak şey miydi bu?

Suratı asılmış, sinirleri gerilmişti iyice...

Yaşlı kadın hemen söze başladı. Harvard’da okuyan oğullarını bir yıl önce bir kazada yitirmişlerdi. Oğulları, burada öyle mutlu olmuştu ki, onun anısına okul sınırları içinde bir yere, bir anıt dikmek istiyorlardı.

Rektör, bu dokunaklı öyküden duygulanmak yerine daha da öfkelendi... “Madam” dedi, sert bir sesle, “Biz Harvard’da okuyan ve sonra ölen herkes için bir anıt dikecek olsak, burası mezarlığa döner…”

Hayır, hayır” diyerek haykırdı yaşlı kadın...

Anıt değil… Belki, Harvard’a bir bina yaptırabiliriz”.

Rektör, yıpranmış giysilere nefret dolu bir nazar fırlatarak;

Bina mı?” dedi...

Siz bir binanın kaça mal olduğunu biliyor musunuz? Sadece son yaptığımız bölüm yedi buçuk milyon dolardan fazlasına çıktı…”

Tartışmayı noktaladığını düşünüyordu. Artık bu ihtiyar bunaklardan kurtulabilirdi!

Yaşlı kadın, sessizce kocasına döndü;

Üniversite inşaatına başlamak için gereken para bu muymuş? Peki, biz niçin kendi üniversitemizi kurmuyoruz, o halde?”

Rektör’ün yüzü karmakarışıktı...

Yaşlı adam başıyla onayladı. Bay ve Bayan Leland Stanford dışarı çıktılar.

Doğu California’ya,  Palo Alto’ya geldiler...

Ve Harvard’ın artık umursamadığı oğulları için onun adını sonsuza dek yaşatacak üniversiteyi kurdular.

Amerika’nın en önemli üniversitelerinden birini STANFORD’u...

 

Kıssadan Hisse:

Fırsatlar beklemekle gelmez...  

Görmek için akıllıca bakmak gerekir.

Kimi ayağımıza kadar gelir, ama nedense değerlendiren de azdır.

Fırsatları yakalamak aslında fark yaratmaktır.

Önüne sunulan seçenekleri fark edebilmektir.

Çevremizde görürüz kimileri hep şikâyetçidir.

Kendilerini eleştirme yerine hep koşulların olumsuzluğundan söz ederler.

Başkalarını küçümseyen insan aslında kendisini de küçümseyen, dolayısıyla küçümsenmekten korkan biridir.

Çünkü kendilerine saygı duymazlar.

Benzer şekilde, değersizlik duygusunu entelektüel vasıflarıyla örtmeye çalışan kişiler, ancak sürekli eleştirerek ve başkalarının yanlışlarını arayarak tatmin olabilirler.

Ne yazık ki, diğer insanlara değer veremeyenler tüm bu çabalarına karşın kendilerini yine de değersiz bulur ve toplumun dışında kalmış hissederler.

Ayağınıza kadar gelip, sizinle görüşmek isteyen insanlara, yaklaşmadan önce bir kez daha düşünmeniz dileğiyle...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.