Öteden beri ülkemizde özellikle kamuda israftan söz edilmekte ve bunun önlenmesine yönelik kimi kez yüksek seslendirmeler yapılmaktaydı, yazılıp, çizilmekteydi...

Bu köşede yıllardır kamuda lojman, sosyal tesis ve resmi binek aracı savurganlığından söz edip durduk ve bunun önlenmesinin kaçınılmazlığını belirttik...

Bu köşemde sayısız yazılar yazdım, sosyal medyada ve TV programlarında bu konu hakkında duyarlılıkla durdum.

Kamuda açık arttıkça ve insanların gelirleri düştükçe sızlanmalar artmaya başlayınca devlet de artık gelir-geçer önlemler yerine daha ciddi bir biçimde konunun üzerine gitme kararı verdi...

Ve devlet kamu olarak tasarrufa öncülük edeceğini açıkladı...

* * *

İsraf, gereksiz yere harcamak, malı ve parayı gereksiz yere sarf etmek, saçıp savurmak anlamlarına geliyor.

Yani gereksinim duyulandan fazla alınan her şey israftır.

Üstelik dinimiz İslâm, insanoğlunun yeme, içme ve harcama konusunda dengeli davranmasını istemesine karşın...

Bir ayette, Allah ‘Yiyin, için; fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez’ buyurmaktadır.

Günümüzde lüks ve israf insanları tutsak almış, burnunun dibindeki yoksul ve gereksinim sahiplerini göremez hale getirmiştir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, halen 32 milyon 150 bin kişi Türkiye'de açlık sınırında yaşarken, günlük 6 milyon ekmek çöpe atılmaktadır.

Ayrıca varsıl, yoksul bütün ailelerde gördüğümüz gereksiz elektrik tüketimi, yemek ve ekmek israfı da korkunç bir şekilde artmaktadır.

Salt vatandaşta mı, kuşkusuz değil, israfın büyüğü kamuda yaşanmaktadır.

İlçe belediyelerde bile onlarca müdürlükler, makam araçları, Müdür yardımcıları, sekreterler, şoförler artık bu milletin kaldıramayacağı boyutlara ulaşmış bulunmaktadır.

* * *

Hiç kuşkusuz kamu hizmetlerinin yerine getirilebilmesi için bu hizmetleri yerine getirecek personelin yanı sıra taşınır ve taşınmaz mallara da gereksinim duyulmaktadır.

Ama bunun bir ölçüsü, sınırı olması gerekmez midir?

Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde önemli bir yeri olan bu malların günümüzde önemli miktarlara ulaştığı görülmektedir.

Hemen-emen aynı nüfusa sahip olduğumuz Almanya’da 9-10 bin dolayında makam aracı sayısına karşın Türkiye’de bu rakamın 125 bin dolayında olduğunun normal olduğunu kim söyleyebilir?

Biz Almanya’dan daha varsıl bir ülke miyiz?

Yerel yönetimlerdeki israfın ve resmi, özel (Kiralamalı) araç sayaları artık halkın diline düşmüş, apaçık herkesçe görülmektedir..!

Tasarruf, bir kişinin gelirinden aylık olarak belirli bir miktar para ayırarak, gelecekteki gereksinimleri karşılamaya yahut belirli bir hedefe ulaşmaya yönelik bir eylemdir.

Tasarruf, insanların gelecekteki finansal güvenliklerini artırmak ve riskleri azaltmak için tercih ettikleri önemli bir yöntemdir.

Aynı şeyi kamunun da yapması gerekmektedir...

* * *

Şimdi artık Türkiye enflasyonla mücadele kapsamında sıkı önlemleri yaşama geçiriyor.

Kamu harcamalarının azaltılması bütçe açığının düşürülmesi için yaşamsal önemde çünkü...

İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre kamu tasarruf çalışmalarına dâhil olundu.

Bakanlık, tasarruf önlemleri kapsamında Bakanlığın araçları da dâhil olmak üzere Bakan Yardımcılarının koruma araç ve koruma polis sayıları azaltma kararı almış.

Oysa kamuda tasarruf derken kast edilen güvenlik, savunma ve sağlık dışındaki alanlardır, yerel yönetimlerdir.

Bakan Yerlikaya’nın duyarlılığı diğer kurumları, yerel yönetimlere örnek olur inşallah...