Son yıllarda yerel yönetimlerde en çok tartışılan, bir o kadar da nasıl gerçekleştirileceği bilinmeyen konuların başında belki de marka kent olgusu geliyor.
Neredeyse tüm şehirler marka şehir olmak isterken bunu başarabilen kent sayısı çok az ne yazık ki...
Bu gün Türkiye’deki şehirlerin 54’ünün marka kent olduğuna, 23’ünün ise marka kent olacağına yönelik haberler bulunmakta. Kentlerin neredeyse tamamı marka kent olduklarını ya da olacaklarını savlıyor.
Peki, gerçek ne?
Avrupa şehirlerinin marka değerini her yıl ölçen “The Saffron European City Brand Barometer’e” göre ülkemizde hiçbir kent marka olmuş ilk 20 Avrupa şehri arasına giremiyor..!
Oysa Venedik şehri kente turist girişlerini sınırlama, girişlerde para alma yöntemlerine başvurmakta..!
* * *
Nedense ülkemizde marka kent olgusu genel olarak ‘Halk Yardakçılığı’ ile siyasi söylemlerin ötesine geçemiyor.
Şehre yapılan her yatırım ‘Marka Kent’ başlığıyla halka sunuluyor.
Oysa ulusal planda tanınmak marka kent olmak için yeterli değil... Marka kentten anlaşılan küresel ölçektetanınmaktan geçmekte çünkü...
Marka kent; Şehre yabancıyatırımcı, turist, yetişmiş insan gücü çekme gücü olan, ekonomik anlamda kalkınmış, altyapı problemlerini büyük ölçüde tamamlamış, tesisleşme anlamında yeterli kaynağa sahip, kozmopolit, şehir yaşamını sanatsal, kültürel anlamda doyurabilen küresel ölçekte tanınan turistik bölgelere verilen isimdir. Bu nedenle marka olmak tek yönlü bir süreç değil yani...
Örneğin yalnızca termal turizm potansiyeli sahip bir yer marka kent olarak adlandırılamıyor..!
Ülkemizde yapılan en büyük hatalardan biri her turizm potansiyeli olan bölgenin kendinin marka kent olduğunu savlamasıdır.
Belirli bir alanda tanınma marka kent olmaya yetmiyor oysa...
Dünyada marka kent çalışması yaparak bunu başarabilen çok fazla kent yok...
Bunlar arasında en tanınanının New York şehri olduğu bilinir.
Şehir günümüzde turizmden yaklaşık yıllık 45 milyar dolar gelir elde etmekte, şehri her yıl 13 milyon turist ziyaret etmektedir.
* * *
Bursa, sanayi ve tarımsal potansiyeliyle birlikte aynı zamanda bünyesinde bulundurduğu tarihi ve kültürel birikintisi, doğal güzellikleriyle önemli bir turizm kenti...
Turizm, Türkiye için önemli bir döviz kaynağı oluşturarak, yeni istihdam olanaklarının meydana getirilmesinde dolayısıyla da işsizliğin azaltılmasında ve ödemeler dengesi problemlerinin giderilmesinde önemli bir rol oynamakta.
O nedenle Bursa giderek turizm konusunda daha ciddi yatırımlar ve tanıtımlarla bu özelliğini de kullanmak için tüm paydaşlarıyla büyük bir çaba içinde olması gerekiyor...
Ama gerekenin ne kadarı yapılıyor, soru bu?
Türkiye’deki nüfus verilerine ve kentte yaşayan kişi sayısına bakıldığında ulusal ve uluslararası boyutta turist hareketlerinin arttığı, artacağı ve kent turizmine olan talebin yükseleceği öngörülebilmektedir.
Ancak bu konuda yerel yönetimlere önemli görevler düşmekte kuşkusuz...
Belediyeler o yörede yaşayanların istek ve gereksinimlerini karşılarken, aynı zamanda bölgeye gelen yerli-yabancı turistlerin de gereksinimlerine karşılık verecek bir takım hizmetleri yerine getirirler, getirmelidirler.
Çevresi açılan Hanlar Bölgesi’nin alt otopark çalışmalarının bu kadar uzatılmasını sorgulamak gerekmez mi?
Her gün binlerce yerli ve yabancı turistin gezdiği çarşı da herhangi bir Zabıta dolaştığı, turistlere yardımcı olduğu, kimi olumsuzluklara müdahalede bulunduğu görülüyor mu?
Unutulmamalı, ‘Şeytan ayrıntıda gizlidir..!’
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ORHAN KAPLAN
‘Şeytan ayrıntıda gizlidir..!’
Son yıllarda yerel yönetimlerde en çok tartışılan, bir o kadar da nasıl gerçekleştirileceği bilinmeyen konuların başında belki de marka kent olgusu geliyor.
Neredeyse tüm şehirler marka şehir olmak isterken bunu başarabilen kent sayısı çok az ne yazık ki...
Bu gün Türkiye’deki şehirlerin 54’ünün marka kent olduğuna, 23’ünün ise marka kent olacağına yönelik haberler bulunmakta. Kentlerin neredeyse tamamı marka kent olduklarını ya da olacaklarını savlıyor.
Peki, gerçek ne?
Avrupa şehirlerinin marka değerini her yıl ölçen “The Saffron European City Brand Barometer’e” göre ülkemizde hiçbir kent marka olmuş ilk 20 Avrupa şehri arasına giremiyor..!
Oysa Venedik şehri kente turist girişlerini sınırlama, girişlerde para alma yöntemlerine başvurmakta..!
* * *
Nedense ülkemizde marka kent olgusu genel olarak ‘Halk Yardakçılığı’ ile siyasi söylemlerin ötesine geçemiyor.
Şehre yapılan her yatırım ‘Marka Kent’ başlığıyla halka sunuluyor.
Oysa ulusal planda tanınmak marka kent olmak için yeterli değil... Marka kentten anlaşılan küresel ölçekte tanınmaktan geçmekte çünkü...
Marka kent; Şehre yabancı yatırımcı, turist, yetişmiş insan gücü çekme gücü olan, ekonomik anlamda kalkınmış, altyapı problemlerini büyük ölçüde tamamlamış, tesisleşme anlamında yeterli kaynağa sahip, kozmopolit, şehir yaşamını sanatsal, kültürel anlamda doyurabilen küresel ölçekte tanınan turistik bölgelere verilen isimdir. Bu nedenle marka olmak tek yönlü bir süreç değil yani...
Örneğin yalnızca termal turizm potansiyeli sahip bir yer marka kent olarak adlandırılamıyor..!
Ülkemizde yapılan en büyük hatalardan biri her turizm potansiyeli olan bölgenin kendinin marka kent olduğunu savlamasıdır.
Belirli bir alanda tanınma marka kent olmaya yetmiyor oysa...
Dünyada marka kent çalışması yaparak bunu başarabilen çok fazla kent yok...
Bunlar arasında en tanınanının New York şehri olduğu bilinir.
Şehir günümüzde turizmden yaklaşık yıllık 45 milyar dolar gelir elde etmekte, şehri her yıl 13 milyon turist ziyaret etmektedir.
* * *
Bursa, sanayi ve tarımsal potansiyeliyle birlikte aynı zamanda bünyesinde bulundurduğu tarihi ve kültürel birikintisi, doğal güzellikleriyle önemli bir turizm kenti...
Turizm, Türkiye için önemli bir döviz kaynağı oluşturarak, yeni istihdam olanaklarının meydana getirilmesinde dolayısıyla da işsizliğin azaltılmasında ve ödemeler dengesi problemlerinin giderilmesinde önemli bir rol oynamakta.
O nedenle Bursa giderek turizm konusunda daha ciddi yatırımlar ve tanıtımlarla bu özelliğini de kullanmak için tüm paydaşlarıyla büyük bir çaba içinde olması gerekiyor...
Ama gerekenin ne kadarı yapılıyor, soru bu?
Türkiye’deki nüfus verilerine ve kentte yaşayan kişi sayısına bakıldığında ulusal ve uluslararası boyutta turist hareketlerinin arttığı, artacağı ve kent turizmine olan talebin yükseleceği öngörülebilmektedir.
Ancak bu konuda yerel yönetimlere önemli görevler düşmekte kuşkusuz...
Belediyeler o yörede yaşayanların istek ve gereksinimlerini karşılarken, aynı zamanda bölgeye gelen yerli-yabancı turistlerin de gereksinimlerine karşılık verecek bir takım hizmetleri yerine getirirler, getirmelidirler.
Çevresi açılan Hanlar Bölgesi’nin alt otopark çalışmalarının bu kadar uzatılmasını sorgulamak gerekmez mi?
Her gün binlerce yerli ve yabancı turistin gezdiği çarşı da herhangi bir Zabıta dolaştığı, turistlere yardımcı olduğu, kimi olumsuzluklara müdahalede bulunduğu görülüyor mu?
Unutulmamalı, ‘Şeytan ayrıntıda gizlidir..!’