Yaşlı adam sabaha kadar ibadet ve zikirle meşgul olduktan sonra, seher vakti elini kaldırıp Allah’tan yardım istedi...
O sırada kulağına Gayptan şöyle bir nida çalındı;
‘İster defol git, ister yalvarıp yakarmanı sürdür, dilediğin olamaz. Bu kapıda senin duan kabul edilmez. Boşuna uğraşma, başının çaresine bak..!’
Gönlü Allah sevgisiyle dolu olan yaşlı adam, ertesi geceyi de zikir ve ibadetle geçirdi...
Allah dostlarından biri onun bu halinden haberdar olunca ona şöyle dedi;
‘A efendi, görüyorsun ki dileğin kabul edilmiyor, bu kapı sana kapanmış. Boş yere ne dua edip duruyorsun?’
Yaşlı adamın gözlerinden üzüntü içinde kanlı yaşlar boşanırken yanıt verdi;
‘Evladım, eğer bundan daha iyi bir kapı görseydim, buradan umudumu keser, oraya giderdim. Dilenci, bir kapıdan mahrum dönse de, gideceği başka bir kapı varsa merak etmez, öteki kapıya umutla gider. Gayptan işittim ki, bu semte yolum kapalıymış. Ama başka kapı yok ki oraya gideyim!’
İhtiyar bu sözü söyledikten sonra, bütün varlığıyla Allah’a yönelip başını secdeye koydu...
O sırada kulağına derinden bir ses geldi;
‘Bize lâyık bir marifeti yoksa da, kabul ettik. Çünkü bizden başka sığınacak yer tanımıyor!
(İlham veren hikâyelerden alıntı)
Çıkarım;
Dünyada dertsiz kul yoktur, kul kusursuz da olmaz...
Dünya bir sınav yeridir...
Kimi zenginliği ile bu sınavdan yaşarken, kiminin sınavı da yoksulluk, borç, evlat ve hastalık ile olur...
Hele bu dünyanın bir ötesi olduğunu bilmeyen yahut ahiret’i inkâr eden kimseler için amansız bir hastalığa yakalanmak ya da ölümü hatırlamak en büyük yıkım nedenidir.
Nerede olursak olalım ölüm bizi yakalar; sarp ve sağlam kalelerde olsak bile…
Ölüm bir son değildir, aksine yeni bir dirilişin habercisidir.
Tıpkı bunun gibi hastalık hâlleri de böyledir...
Bir Müslüman hastalandığında attığı her adımın, içtiği her suyun ve alıp verdiği her nefesin değerini daha iyi bilir...
Bu da bir nevi diriliş sayılır...
Böyle bir dirilişle yaşama dokunan kimse umutsuzluğa kapılmaz.
İnançlı bir gönülde ‘darlık’ kendine yer bulamaz...
Ne zaman ki insan bu ruh hâlinden uzaklaşırsa işte o zaman gönül dünyası bol iken dar olur, umudu eksilmeye ya da kesilmeye başlar..!
* * *
Kul kusursuz olmaz, kimilerinin kusuru ise gerçekten büyük, çok büyük de olabilir...
Ama bir de Allah’ın rahmeti vardır...
Allah’tan umut kesilmez, O’nun rahmeti boldur...
En umutsuz dönemlerde bile insan kesinlikle karamsarlığa düşmemelidir...
Allah her zamanbir lütufta bulunabileceği gibi, aynı zamanda kulunu zor durumdan kurtarabileceği akıldan hiç çıkarılmamalıdır...
O yüzden insan her zaman yüreğinde ve düşüncelerinde umudu taşımalıdır...
Allah'tan başka bizi koruyacak bir dost ve yardım edecek hiç kimse yoktur...
‘Göklerin ve yerin sahibi Allah’tır, O’ndan başka sığınılacak, af dilenecek bir güç yoktur...’
O gönülden, içtenlikle af dileyenlere rahmetini esirgemez...
O’ndan başka sığınılacak yer yoktur...
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ORHAN KAPLAN
Yaşlı Adamın umudu..!
Yaşlı adam sabaha kadar ibadet ve zikirle meşgul olduktan sonra, seher vakti elini kaldırıp Allah’tan yardım istedi...
O sırada kulağına Gayptan şöyle bir nida çalındı;
‘İster defol git, ister yalvarıp yakarmanı sürdür, dilediğin olamaz. Bu kapıda senin duan kabul edilmez. Boşuna uğraşma, başının çaresine bak..!’
Gönlü Allah sevgisiyle dolu olan yaşlı adam, ertesi geceyi de zikir ve ibadetle geçirdi...
Allah dostlarından biri onun bu halinden haberdar olunca ona şöyle dedi;
‘A efendi, görüyorsun ki dileğin kabul edilmiyor, bu kapı sana kapanmış. Boş yere ne dua edip duruyorsun?’
Yaşlı adamın gözlerinden üzüntü içinde kanlı yaşlar boşanırken yanıt verdi;
‘Evladım, eğer bundan daha iyi bir kapı görseydim, buradan umudumu keser, oraya giderdim. Dilenci, bir kapıdan mahrum dönse de, gideceği başka bir kapı varsa merak etmez, öteki kapıya umutla gider. Gayptan işittim ki, bu semte yolum kapalıymış. Ama başka kapı yok ki oraya gideyim!’
İhtiyar bu sözü söyledikten sonra, bütün varlığıyla Allah’a yönelip başını secdeye koydu...
O sırada kulağına derinden bir ses geldi;
‘Bize lâyık bir marifeti yoksa da, kabul ettik. Çünkü bizden başka sığınacak yer tanımıyor!
(İlham veren hikâyelerden alıntı)
Çıkarım;
Dünyada dertsiz kul yoktur, kul kusursuz da olmaz...
Dünya bir sınav yeridir...
Kimi zenginliği ile bu sınavdan yaşarken, kiminin sınavı da yoksulluk, borç, evlat ve hastalık ile olur...
Hele bu dünyanın bir ötesi olduğunu bilmeyen yahut ahiret’i inkâr eden kimseler için amansız bir hastalığa yakalanmak ya da ölümü hatırlamak en büyük yıkım nedenidir.
Nerede olursak olalım ölüm bizi yakalar; sarp ve sağlam kalelerde olsak bile…
Ölüm bir son değildir, aksine yeni bir dirilişin habercisidir.
Tıpkı bunun gibi hastalık hâlleri de böyledir...
Bir Müslüman hastalandığında attığı her adımın, içtiği her suyun ve alıp verdiği her nefesin değerini daha iyi bilir...
Bu da bir nevi diriliş sayılır...
Böyle bir dirilişle yaşama dokunan kimse umutsuzluğa kapılmaz.
İnançlı bir gönülde ‘darlık’ kendine yer bulamaz...
Ne zaman ki insan bu ruh hâlinden uzaklaşırsa işte o zaman gönül dünyası bol iken dar olur, umudu eksilmeye ya da kesilmeye başlar..!
* * *
Kul kusursuz olmaz, kimilerinin kusuru ise gerçekten büyük, çok büyük de olabilir...
Ama bir de Allah’ın rahmeti vardır...
Allah’tan umut kesilmez, O’nun rahmeti boldur...
En umutsuz dönemlerde bile insan kesinlikle karamsarlığa düşmemelidir...
Allah her zaman bir lütufta bulunabileceği gibi, aynı zamanda kulunu zor durumdan kurtarabileceği akıldan hiç çıkarılmamalıdır...
O yüzden insan her zaman yüreğinde ve düşüncelerinde umudu taşımalıdır...
Allah'tan başka bizi koruyacak bir dost ve yardım edecek hiç kimse yoktur...
‘Göklerin ve yerin sahibi Allah’tır, O’ndan başka sığınılacak, af dilenecek bir güç yoktur...’
O gönülden, içtenlikle af dileyenlere rahmetini esirgemez...
O’ndan başka sığınılacak yer yoktur...