Merhum şairimiz Ziya Paşa’nın beyitlerinde şekil bulan “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, görünür rütbe-i aklı eserinde” şeklinde ifade ettiği bu beyit günümüze kadar güncelliğini korumuş, süre gelen aynı ifade biçimi halk nazarında kabul görerek atasözü şeklini almıştır. Bu atasözün açılımı bizlere ilk günde olduğu gibi bugün de tazeliğini korumakta ve yol göstermektedir. Kişi ve kişileri değerlendirip onların lehinde ve aleyhinde bir hüküm vermek istersen, öncelikle papağan gibi ağızlarından çıkan sözlerine göre değerlendirmeler yapma. Onların geçmişte ortaya koydukları eserlere bak değerlendirmeni, ona göre yap. Zira insanların, akılların da ve düşüncelerinde var olan olgular, müşahhas bir eser haline gelmedikçe değer ifade etmez. Olaylar karşısında hiçbir aksiyon göstermeyen, sadece bol bol laf üreten ve dünyayı sözlerle kurtaracağını zanneden demagoglar vardır. Bu tür karakterleri etrafımızda çok görürüz
Kafelerde, salonlarda, meclis salonlarında, miting meydanlarında, bolca gözlemledik. Bu karakterleri dinlediğimiz de, bizler akıl ve mantığımızla değil, siyasi mülahazalarla boynumuzun üzerinde saksı gibi taşıdığımız beynimizle ve akıl mantığımızla değil, siyasi mülahazalarla düşünüyoruz.Olaylara marifet gözlüğü ile değil, siyaset gözlüğü ile baktığımız için, herkes b u vatanı, bu insanlığı ve daha da ileri giderek ,tüm dünyayı kendi siyasal görüşlerinin kurtaracağını zannediyor. Halbuki eskiler ne güzel demişler “lafla peynir gemisi yürümez” diye.. neredeyse burnumuzun dibine kadar yaklaşan savaş tehlikesi karşısında, bizdeki iktidar hala algı yönetimi ile, el yordamı ile hareket ederek, kamu oyunu meşgul etmeye çalışıyor.
Halka bugün için söyleyecek bir şeyi kalmayan, gelecekte de, gerçekleştirilecek projeleri olmayan iktidarın başı sayın cumhurbaşkanı ve atanmış bakanları, sırf halkın düştüğü, artık çekilmez hale gelen ekonomik sorunlarını unutturmak amacıyla ,yine çözüm süreci başlatma nakaratlarına bel bağladı. Bundan önce başlattıkları çözüm sürecinin başarıya ulaşıp, ulaşmadığına bakmadan, sırf gündemi vatandaşın geçim derdini unutturmak, ekmek kavgasını unutturmak için, hamasi duygularla, yalanla ve talanla iflasın eşiğine gelmiş bir hazineyi perdelemek amacıyla “çözüm süreci” kavramını temcit pilavı gibi ülke gündemine oturttu. Yandaş ve yağcı basın yayın organlarını da yanına teşne etti. Belki bundan sonraki süreç de yandaş basın yayın organlarında, siyasi propogandalı açık oturumlar da günlerce çözüm sürecinin faziletleri de işlenerek halkın beyni bu algı safsataları ile meşgul edilecektir.
Aslında bu hükümet, çözme işinde çok mahir. Bu ülke de hiç kürt halkının zihninde olmadığı halde, kürt meselesini ortaya atarak, Türk – Kürt ayrımı yaparak, asırlardır aynı bayrak altında, kader de, keder de, tasa da ve iyilikte kardeşçe yaşayan iki halkın arasındaki uhuvvet ve birlikte yaşamayı çözdü. Bununla da kalmadı, aynı vatan da yaşayan, aynı bayrak altında mücadele eden, bu halkın arasına parti taassubunu körükleyerek kamplara ayırmak suretiyle ülkenin demografik yapısını dinamitleyerek çözdü. İnsanların kardeşce ve birlikte yaşama ideallerini de paramparça etti. Yetmedi ülkenin bugüne kadar sorunsuz bir şekil de yaşamış, şehirlerini büyükşehir yasası ile köyleri de mahalle yapmak suretiyle ülkenin coğrafi yapısını da çözdü… şimdiler de hazine de para kalmamış olacak ki, milli emlaktan tapusu vatandaş üzerine olduğu halde işlenmeyen tarım arazilerinin hazine tarafından kiraya verilmesi ve satışı için köylülere tebligatlar yapılmaya başlandı. Büyükşehir kapsamına alınan köylerin eskiden beri mera olarak kullandıkları, topraklar da kamu üzerine tapularının geçirilerek, zenginlere peşkeş çekmenin de önü açılmış oldu.
Devam edecek…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
RECEP ACAR
AYİNESİ İŞTİR KİŞİNİN…(1)
Merhum şairimiz Ziya Paşa’nın beyitlerinde şekil bulan “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, görünür rütbe-i aklı eserinde” şeklinde ifade ettiği bu beyit günümüze kadar güncelliğini korumuş, süre gelen aynı ifade biçimi halk nazarında kabul görerek atasözü şeklini almıştır. Bu atasözün açılımı bizlere ilk günde olduğu gibi bugün de tazeliğini korumakta ve yol göstermektedir. Kişi ve kişileri değerlendirip onların lehinde ve aleyhinde bir hüküm vermek istersen, öncelikle papağan gibi ağızlarından çıkan sözlerine göre değerlendirmeler yapma. Onların geçmişte ortaya koydukları eserlere bak değerlendirmeni, ona göre yap. Zira insanların, akılların da ve düşüncelerinde var olan olgular, müşahhas bir eser haline gelmedikçe değer ifade etmez. Olaylar karşısında hiçbir aksiyon göstermeyen, sadece bol bol laf üreten ve dünyayı sözlerle kurtaracağını zanneden demagoglar vardır. Bu tür karakterleri etrafımızda çok görürüz
Kafelerde, salonlarda, meclis salonlarında, miting meydanlarında, bolca gözlemledik. Bu karakterleri dinlediğimiz de, bizler akıl ve mantığımızla değil, siyasi mülahazalarla boynumuzun üzerinde saksı gibi taşıdığımız beynimizle ve akıl mantığımızla değil, siyasi mülahazalarla düşünüyoruz.Olaylara marifet gözlüğü ile değil, siyaset gözlüğü ile baktığımız için, herkes b u vatanı, bu insanlığı ve daha da ileri giderek ,tüm dünyayı kendi siyasal görüşlerinin kurtaracağını zannediyor. Halbuki eskiler ne güzel demişler “lafla peynir gemisi yürümez” diye.. neredeyse burnumuzun dibine kadar yaklaşan savaş tehlikesi karşısında, bizdeki iktidar hala algı yönetimi ile, el yordamı ile hareket ederek, kamu oyunu meşgul etmeye çalışıyor.
Halka bugün için söyleyecek bir şeyi kalmayan, gelecekte de, gerçekleştirilecek projeleri olmayan iktidarın başı sayın cumhurbaşkanı ve atanmış bakanları, sırf halkın düştüğü, artık çekilmez hale gelen ekonomik sorunlarını unutturmak amacıyla ,yine çözüm süreci başlatma nakaratlarına bel bağladı. Bundan önce başlattıkları çözüm sürecinin başarıya ulaşıp, ulaşmadığına bakmadan, sırf gündemi vatandaşın geçim derdini unutturmak, ekmek kavgasını unutturmak için, hamasi duygularla, yalanla ve talanla iflasın eşiğine gelmiş bir hazineyi perdelemek amacıyla “çözüm süreci” kavramını temcit pilavı gibi ülke gündemine oturttu. Yandaş ve yağcı basın yayın organlarını da yanına teşne etti. Belki bundan sonraki süreç de yandaş basın yayın organlarında, siyasi propogandalı açık oturumlar da günlerce çözüm sürecinin faziletleri de işlenerek halkın beyni bu algı safsataları ile meşgul edilecektir.
Aslında bu hükümet, çözme işinde çok mahir. Bu ülke de hiç kürt halkının zihninde olmadığı halde, kürt meselesini ortaya atarak, Türk – Kürt ayrımı yaparak, asırlardır aynı bayrak altında, kader de, keder de, tasa da ve iyilikte kardeşçe yaşayan iki halkın arasındaki uhuvvet ve birlikte yaşamayı çözdü. Bununla da kalmadı, aynı vatan da yaşayan, aynı bayrak altında mücadele eden, bu halkın arasına parti taassubunu körükleyerek kamplara ayırmak suretiyle ülkenin demografik yapısını dinamitleyerek çözdü. İnsanların kardeşce ve birlikte yaşama ideallerini de paramparça etti. Yetmedi ülkenin bugüne kadar sorunsuz bir şekil de yaşamış, şehirlerini büyükşehir yasası ile köyleri de mahalle yapmak suretiyle ülkenin coğrafi yapısını da çözdü… şimdiler de hazine de para kalmamış olacak ki, milli emlaktan tapusu vatandaş üzerine olduğu halde işlenmeyen tarım arazilerinin hazine tarafından kiraya verilmesi ve satışı için köylülere tebligatlar yapılmaya başlandı. Büyükşehir kapsamına alınan köylerin eskiden beri mera olarak kullandıkları, topraklar da kamu üzerine tapularının geçirilerek, zenginlere peşkeş çekmenin de önü açılmış oldu.
Devam edecek…