Hava Durumu

BİR İLERİ İKİ GERİ…(6)

Yazının Giriş Tarihi: 17.11.2022 16:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.11.2022 16:07

Geçmiş önemli olaylara şöyle bir göz attığımız da bohem siyaset anlayışımız başımıza çok büyük dertler açtı. Yaptığımız hataları anlayınca da geri adım attığımız çok oldu. En basitinden daha düne kadar kamuoyunu meşgul eden ve ABD ile aramız da sorunlara yol açan rahip Brunson davasında, sayın büyüğümüz keramet arzedeyim diye “bu ten canda olduğu sürece rahip içerden çıkamaz.” Gibi büyük laflar etti. Ekonomimize dışardan müdahale olup döviz fiyatları olağanüstü şekilde yükselmeye başlayınca da, yediğimiz lokma büyük gelince , rahibi tahliye etmek için kendi bulduğumuz gizli tanıklara son celse de ifade değiştirerek, rahibi tahliye ettirdik.Günü kurtarmak içinde, yattığı süreye tekabül eden iki küsur sene ceza verip memleketine yolladık. Atalarımızın dediği “büyük lokma ye ama, büyük konuşma lafını unuttuk.” Bu ata sözünü unuttuğumuz içinde tükürdüğümüzü yalamak zorunda kaldık. Düşünün ki dava sonunda haklı olarak, sayın büyüğümüzün ağzından çıkan müebbet veya yüklüce bir ceza verilseydi, bu sefer dış güçler Türkiyedeki adalet sistemini sorgulayacaklar, cumhurbaşkanı emretti mahkeme de ceza vermek zorundakaldı  diyerek de büyük sorunlara yol açacaktı. Sonunda aklı selim galip geldi. Orta yol bulundu da kriz atlatıldı.

Kaşıkçı cinayetinde de aynı aceleci mantık devredeydi. Sayın büyüklerimizin ağzından çıkan “sanıkları bize iade edin biz yargılayacağız” şeklindeki demeçleridir. Sen elindeki cani dediğin adamları, hem de olaydan bir hafta sonra ellerini kollarını sallaya sallaya yurt dışına çıkışlarına göz yum, sonra da bunları ben yargılayacağım geri verin diye meydanlar da konuş. Evet Türkiye olarak S. Arabistan’ın konsolosluk binasının içine ve müştemilatına müdahale de bulunamazsın ama, binayı dışardan abluka altına alır oradan çıkanlardan şüphelendiğin varsa sorgulayabilirdin. Gerekirse gözaltına alabilirdin. İstanbul sokakları ve caddelerinin tümü S. Arabistan konsolosluğu binasının tabi olduğu milletlerarası hukuka tabi değil ki. Gelen haberlere  bakılırsa cinayetten şüphelenilen 5 kişi S. Arabistan da idamla yargılandıkları yazıldı. Ceza alırlarsa öldürdükleri insan gibi öldürülecekler. Oranın kanunlarında ölüm cezası var. Burada biz yargılasak idam yok, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası  verip, otuz sene besleyeceğiz bilahare salacağız. Otuz sene sonra caniler piyasada dolaşacaklar. Acaba hangi devlet yargılayıp cezalandırsa caniler için yaptıklarının karşılığı olacak , iyi düşünmek lazım. Zaten dikkat edilirse önceleri bu konuda her gün demeç veren büyüklerimizin akılları başlarına gelmiş olacak ki uzun süredir kaşıkçı cinayeti hakkında konuşmuyorlar.

Maalesef Türkiye Fırat’ın doğusuna yapacağı harekatı da çok dillendirdi. Senelerden beri, bir gece anısızın gelebiliriz teraneleri çok fazla milleti de baydı. İktidarınbaşıbusözü önceleri Suriye ve Irak için dillendirirken artık Yunanistan için de dilledirmeye başladı. Ansızın gelebiliriz lafları ile harekatı oyalamanın bir nedeni de yok. Zaten geleceğini altı ay önceden dillendirdiğin bir harekat ansızını olmaz. Halk arasında bir söz vardır. “Kavgada ilk vuran kazanır”. Düşman hazırlıksız iken hiç beklemediği bir anda tepesine binersen, en az zararla bu harekatı kazanabilirsin. Geleceğini altı ay önceden haber verirsen, karşındaki her türlü tedbirini alır, üzerine gitsen bile çok büyük zayiatlar verirsin.

Bugün Türkiye’nin başına gelen belalar, düşmanlıklar hep başımızdakilerin ağızlarından çıkan hesapsız kitapsız sarfettikleri sözlerdendir. Halbuki atalarımızın bu konuda bir çok sözleri vardır. “İnsan ne çekerse dilindendir” “Bin düşün bir söyle” söz gümüş ise sukut altındır.” Bu sözleri daha da çoğaltabiliriz.

Artık, Fırat’ın doğusuna harekat yapalım mı, yapmayalım mı? Tartışmalarının sona ermesi lazım. Bugüne kadar yaptığımız harekatlar, Elbab, Afrin ve İdlip operasyonları Suriye ile olan münasebetlerimizi olumlu bir mecraya soktu mu? Gördük. Şuan da bile dış mihraklar ufak ufak bu yarayı kaşımaya başladı.

Bu operasyonlar mecbur kalındığı için yapıldı. Ama aynı sorunlar bu bölge de hala devam ediyor. Bu bölgede Suriye ve Türkiye huzur istiyorsa, sorunun tek çözümü ABD, Rusya, İran, AB vs değil. Esat la diyaloğa girip karşılıklı iyiniyetli girişimler yoluyla olur. Türkiye eskiden acele davranıp sorumsuz demeçlerle Suriye ile bozduğu komşuluk ilişkilerini ancak karşılıklı diyaloglarla çözebilir. PYD, PKK ne varsa masaya yatırırsın. Suriye de kendi bağımsız hudutları için de başına bela olacak başka bir Kürdistan’ın kurulmasını istemez. Esat’la anlaşır da o içerden sen sıradan PYD’yi sıkıştırırsan ancak bu dertten kurtulabilirsin. Yoksa bu harekatlar havanda su dövmekten öteye geçmez.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.