2023 yılı 7 Ekimde, İsrail Devletinin Filistin’e saldırıları başladı. Aradan bir yıldan fazla geçtiği halde, bir milletin, çoluk-çocuk, yaşlı-genç ayrımı yapmaksızın katli, tüm dünyanın gözleri önünde devam ediyor. Fütursuzca hastaneler, okullar, sivil binalar bomba yağmuruna tutuluyor, kimsenin gıkı çıkmıyor. Bugüne kadar da elli binden fazla Filistinli öldürüldü, lakin bu katliamı herkes seyretmekle meşgul. Sorunu çözücü mahiyette hiçbir ülke adım atmıyor.
İsrail saldırılarını kınamak maksadıyla, bizim iktidarımız da İstanbul’da bir miting yaparak, önceleri telin kampanyası başlattı. Maalesef bu miting de İsrail’e öfke duyan vatandaşların gazı alındı. Bir daha vatandaşların kahir ekseriyetinin katıldığı, yürüyüşler bıçak gibi kesildi. Gerçi iktidarımız, bu mitingi yaparken ne kadar samimiydi? Bunu sorgulamak gerekir.
Aslında hükümetler miting yapmazlar. Mitingi STK’lar, vatandaşları organize ederek yapar. İktidarın elinde güç vardır, kuvvet vardır, siyasi erki kullanarak, meseleyi Birleşmiş Milletlere taşıyarak, dünya kamuoyunu bu katliamın durdurulması için harekete geçiren mekanizmaları zorlarlar. Ölmek üzere olan mevtanın başında dikilip de ağıtlar yakmak, hükümetlerin işi değildir. Hükümet eğer samimi ise, önce İsrail’le olan siyasi ilişkilerini kesmeli veya durdurmalı. İsrail’in Türkiye’de bulunan elçilik ve ataşelerine yol vermeli ve kendi elçilerini de İsrail’den çağırmalı da.
Sadece siyasi ilişkileri kesmek yetmez, İsrail’le olan ticaretimize de son vermelidir. Bugün İsrail, petrolünü Azerbaycan’dan almaktadır. Azeri Petrolü borularla İskenderun Liman’ına taşınır, oradan da İsrail’e sevk edilmektedir. Söylenenlere bakılırsa, İskenderun Limanından her gün onlarca gemi kalkarak, İsrail’e, benzin, ilaç, yiyecek, silah mühimmatı sevkiyatı gerçekleşmektedir. Bu ticaret namı altında giden gemiler veya gemicikler kime aittir? Hiç düşündünüz mü? İskenderun ve Türkiye Limanlarından İsrail’e kalkan bu gemilerle taşınan mühimmat her gün Filistin halkının evini barkını tarumar ediyor, bunu hiç düşündünüz mü? Miting meydanlarında ‘’Kudüs düşerse, Kabe düşer’’ sloganları atarak mücahitlik taslayan Sayın Cumhurbaşkanımızın, İsrail le ticari ilişkileri kesmek için bir girişimini görebiliyor muyuz? Hayır… Beytül makdis, Yahudi çizmeleri altında çiğnenmiş, giriş çıkışlar, Yahudilerin iznine bağlanmış durumda. Ortada bir Kudüs kalmamışken, hala lafla peynir gemisi yürütmek nereye kadar devam eder.Merak etmeyin,üçbeş sene içinde Müslümanların mescidi aksaya girişleri yasaklanırsa hiç şaşırmayın.
Bugün ABD’nin dünya üzerinde 800den fazla üssü vardır. Bunun 75’i Almanya’dadır. Türkiye’de ise 40’a yakın üs ve tesisleri vardır. Kırk adet tesisin yirmi altı adedi askeri üstür. Amerika bu üsleri sayesinde dünyanın yarısından çoğunu kontrol altında tutmaktadır. Bu üslerin tamamı Siyonizm’e hizmet eder. Üslerden kalkan uçakların ne taşıdığı, nereye gittiği, kontrol edilmediği gibi, üsse inen uçakların da nereden geldiği, neler getirdiği bilgisi de denetlenmemektedir. Suriye PKK’sı PYD’ye yapılan silah ve mühimmat sevkiyatları, Suriye’de düşürülen Sihamız da söylentilere göre Adana’daki İncirlik Üssünden kalkan uçaklar olabileceği kuvvetle muhtemeldir.
İsrail’i ayakta tutan manen ve madden en büyük destekçisi ABD’dir. Zaten ABD Başkanı Tramp ile ondan önceki başkanların tamamı, her ne olursa olsun İsrail’in yanında olduklarını açıkça ilan ettiler. İsrail iyi de yapsa kötü de yapsa her halükarda yanlarında olduğunu tüm ABD başkanlarının ağzından duyduk. Adamlar, tüm dünya karşılarında da olsa, açıkça dillendiriyor saklamıyorlar. İşin garibi, üsleri vasıtası ile hegemonyalarını sürdürdükleri, Avrupa ülkeleri, buna Türkiye de dahil, Afrika, Asya, Ortadoğu’daki İslam ülkelerinin çoğu da ABD politikalarının dışında, yeni bir güç birliği tesis edemiyorlar. Okyanus ötesinden geliyor, coğrafi hiçbir bağı olmadığı halde, dünyanın teröristliğine soyunan İsrail gibi yedi-sekiz milyonluk bir ülkeye sahip çıkabiliyor. Bu yetmiyormuş gibi, kendisini bağımsız ve müslüman diye niteleyen elliden fazla islam ülkesi de ABD’nin söyledikleri ve yaptıklarının aksine karşıt bir söylem üretmiyor. Sayın Erbakanın tarifiyle,dünyanın idaresini eline versen il ve ilçeleri yönetecek kadar adamı bulmaktan aciz küçük bir Devletten, neden bu kadar tırsıyor ve çekinirler anlaşılacak gibi değil… (Devamı var)
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
RECEP ACAR
NASIL MÜCAHİTLERİZ (1)
2023 yılı 7 Ekimde, İsrail Devletinin Filistin’e saldırıları başladı. Aradan bir yıldan fazla geçtiği halde, bir milletin, çoluk-çocuk, yaşlı-genç ayrımı yapmaksızın katli, tüm dünyanın gözleri önünde devam ediyor. Fütursuzca hastaneler, okullar, sivil binalar bomba yağmuruna tutuluyor, kimsenin gıkı çıkmıyor. Bugüne kadar da elli binden fazla Filistinli öldürüldü, lakin bu katliamı herkes seyretmekle meşgul. Sorunu çözücü mahiyette hiçbir ülke adım atmıyor.
İsrail saldırılarını kınamak maksadıyla, bizim iktidarımız da İstanbul’da bir miting yaparak, önceleri telin kampanyası başlattı. Maalesef bu miting de İsrail’e öfke duyan vatandaşların gazı alındı. Bir daha vatandaşların kahir ekseriyetinin katıldığı, yürüyüşler bıçak gibi kesildi. Gerçi iktidarımız, bu mitingi yaparken ne kadar samimiydi? Bunu sorgulamak gerekir.
Aslında hükümetler miting yapmazlar. Mitingi STK’lar, vatandaşları organize ederek yapar. İktidarın elinde güç vardır, kuvvet vardır, siyasi erki kullanarak, meseleyi Birleşmiş Milletlere taşıyarak, dünya kamuoyunu bu katliamın durdurulması için harekete geçiren mekanizmaları zorlarlar. Ölmek üzere olan mevtanın başında dikilip de ağıtlar yakmak, hükümetlerin işi değildir. Hükümet eğer samimi ise, önce İsrail’le olan siyasi ilişkilerini kesmeli veya durdurmalı. İsrail’in Türkiye’de bulunan elçilik ve ataşelerine yol vermeli ve kendi elçilerini de İsrail’den çağırmalı da.
Sadece siyasi ilişkileri kesmek yetmez, İsrail’le olan ticaretimize de son vermelidir. Bugün İsrail, petrolünü Azerbaycan’dan almaktadır. Azeri Petrolü borularla İskenderun Liman’ına taşınır, oradan da İsrail’e sevk edilmektedir. Söylenenlere bakılırsa, İskenderun Limanından her gün onlarca gemi kalkarak, İsrail’e, benzin, ilaç, yiyecek, silah mühimmatı sevkiyatı gerçekleşmektedir. Bu ticaret namı altında giden gemiler veya gemicikler kime aittir? Hiç düşündünüz mü? İskenderun ve Türkiye Limanlarından İsrail’e kalkan bu gemilerle taşınan mühimmat her gün Filistin halkının evini barkını tarumar ediyor, bunu hiç düşündünüz mü? Miting meydanlarında ‘’Kudüs düşerse, Kabe düşer’’ sloganları atarak mücahitlik taslayan Sayın Cumhurbaşkanımızın, İsrail le ticari ilişkileri kesmek için bir girişimini görebiliyor muyuz? Hayır… Beytül makdis, Yahudi çizmeleri altında çiğnenmiş, giriş çıkışlar, Yahudilerin iznine bağlanmış durumda. Ortada bir Kudüs kalmamışken, hala lafla peynir gemisi yürütmek nereye kadar devam eder.Merak etmeyin,üçbeş sene içinde Müslümanların mescidi aksaya girişleri yasaklanırsa hiç şaşırmayın.
Bugün ABD’nin dünya üzerinde 800den fazla üssü vardır. Bunun 75’i Almanya’dadır. Türkiye’de ise 40’a yakın üs ve tesisleri vardır. Kırk adet tesisin yirmi altı adedi askeri üstür. Amerika bu üsleri sayesinde dünyanın yarısından çoğunu kontrol altında tutmaktadır. Bu üslerin tamamı Siyonizm’e hizmet eder. Üslerden kalkan uçakların ne taşıdığı, nereye gittiği, kontrol edilmediği gibi, üsse inen uçakların da nereden geldiği, neler getirdiği bilgisi de denetlenmemektedir. Suriye PKK’sı PYD’ye yapılan silah ve mühimmat sevkiyatları, Suriye’de düşürülen Sihamız da söylentilere göre Adana’daki İncirlik Üssünden kalkan uçaklar olabileceği kuvvetle muhtemeldir.
İsrail’i ayakta tutan manen ve madden en büyük destekçisi ABD’dir. Zaten ABD Başkanı Tramp ile ondan önceki başkanların tamamı, her ne olursa olsun İsrail’in yanında olduklarını açıkça ilan ettiler. İsrail iyi de yapsa kötü de yapsa her halükarda yanlarında olduğunu tüm ABD başkanlarının ağzından duyduk. Adamlar, tüm dünya karşılarında da olsa, açıkça dillendiriyor saklamıyorlar. İşin garibi, üsleri vasıtası ile hegemonyalarını sürdürdükleri, Avrupa ülkeleri, buna Türkiye de dahil, Afrika, Asya, Ortadoğu’daki İslam ülkelerinin çoğu da ABD politikalarının dışında, yeni bir güç birliği tesis edemiyorlar. Okyanus ötesinden geliyor, coğrafi hiçbir bağı olmadığı halde, dünyanın teröristliğine soyunan İsrail gibi yedi-sekiz milyonluk bir ülkeye sahip çıkabiliyor. Bu yetmiyormuş gibi, kendisini bağımsız ve müslüman diye niteleyen elliden fazla islam ülkesi de ABD’nin söyledikleri ve yaptıklarının aksine karşıt bir söylem üretmiyor. Sayın Erbakanın tarifiyle,dünyanın idaresini eline versen il ve ilçeleri yönetecek kadar adamı bulmaktan aciz küçük bir Devletten, neden bu kadar tırsıyor ve çekinirler anlaşılacak gibi değil… (Devamı var)