Hava Durumu

ÖNCE SÖVERLER, SONRA DİKERLER TÜRBENİ…

Yazının Giriş Tarihi: 05.04.2024 18:58
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.04.2024 18:58

Sultan Hamid’i  tahtan indirmek ve sözde hürriyet-adalet ve müsavatı  getireceklerini zanneden ittihatçıların, sultan Hamid’in vefatından sonra  ne kadar pişman olduklarını ifade babında şiirsel bir deyimdir. Tüm ülkeleri tarafından kabul görmüş ve insanların zihninde güzel şeyler ifade eden ve kulağa da gayet hoş gelen özgürlük gibi,  eşitlik gibi kelimelerin arkasına sığınarak dillerine de pelesenk eden bu ittihatçı sergerde grubu, Sultan Hamid’i tahtan indirmek için türlü hile ve desiselere başvurdular. Düşmanlık yapacağız diye, yabancı devletlerle işbirliği yaptıkları gibi,  vatanlarına dahi ihanet edecek kadar alçaldılar. Ancak yüce padişahı tahtan indirdikten sonra Osmanlı coğrafyasını parçalayacak duruma getirdiklerinde, kazın ayağının öyle olmadığını anladılar. Ama iş işten geçmişti.

Merhum Necmettin Erbakan, Türk siyasi tarihine damga vurmuş, ender şahsiyetlerden biridir. 1970’ler de milli nizamla başlayan siyasi hayatı, ölümü 2. Şubat 2011 tarihine kadar devam etti. Hayatı boyunca hak ve hakikati, haykırdı, İslam ümmetinin İzzet ve şerefini yeninden tesis etmek için çok büyük mücadeleler verdi. Rahmetli hem bilim adamı, hem de teknolojik bir deha olarak Türkiye de birkaç idealist zengin arkadaşları ile Gümüş motor fabrikasını da kurmuştu.

Merhum Neyzen Tevfik bir şiirinde;

“Öleceğiz bir gün gömecekler. Birkaç gün övecekler, sonra kalan malını bölecekler. Hatta memnun kalmayıp birde sövecekler”  demiş. Rahmetli Erbakan da tam tersi oldu. Onu hayatı boyunca anlamayıp, dalga geçenler, öldükten sonra faziletlerini ve meziyetlerini öve öve bitiremediler.

Bugünlerde aynı tarih tekrar tekerrür etmeye başladı. 28 şubatın sene-i devriyesi münasebetiyle basında yazılanlara, internete düşen konuşmalara bakarsak, devri iktidarında merhum Erbakana sövenler, alay edenler, konuşmalarını değersiz kılmak için el altından kıs kıs gülenler nedense bugünlerde hepsi birer Erbakan hayranı kesildiler. O Tarihlerde bazı dini kanaat önderlerine başbakanlık konutunda iftar verdi diye laiklik elden gidiyor paranoyasına kapılan, RP Belediyesi  olan o günkü Sincan Belediyesi, Kudüs’le dayanışma gecesi tertip etti diye şeriat geliyor çığırtkanlığı yapan Çevik Bir denen bir komutan, öğünün iktidarına gözdağı vermek için sokaklarda tankları yürüterek balans ayarı yaptık diye naralar atmıştı., rahmetlinin verdiği bir akşam yemeğinde “oğlum bir şişe rakı getir diyerek” adab dışı terbiyeden yoksun Güven Erkayalar vs bunların hepsi ve daha niceleri rahmetlinin cenaze namazını uzaktan çaktırmadan takip ettiler. Rahmetli bu adamlara ne yapmıştı da, bu adamlar ona bu kadar düşman bellediler? Hoca ömrü hayatında kavga etmemiş, konuşmalarında zarafet ve yumuşak yüzlü olmuş, sesini yükseltmemiş halim selim ve naif biriydi. Sadece ve sadece hakkı üstün tutmuş, bu memleketi ve milletini sevmiş, ülkenin ekonomik ve siyasi esaretten kurtulması için ağır sanayi, fabrika yapan fabrikaları kuralım diyerek, gittiği önemli merkezlerde organize sanayi bölgeleri temellerini atmış. Hükümet olduğunda getirdiği havuz sistemi sayesinde devletin ve kitlerin soyulmasını önlemiş, fakir fukaranın ekmeğinin yanına bir kaçta katık katmak için çaba sarf etmiş bir liderdi. Kırıcı bir yönü olmamasına rağmen 28 şubat süresinde menfaat hortumları kesilenler ona ve zihniyetine düşmanlık beslediler.

Ülkeye 29 şubatı yaşatanlar bugün hala varlar. Onlardan bugüne kadar hesap sorulmadı. Millet daha sonraki seçimlerde 28 şubat siyasetçilerini sandığa gömdü, o partilerden hiçbiri günümüze kadar hayatta kalmadılar, siyasi mevta olup, siyaset sahnesini terk ettiler. Ancak bugüne kadar  28 şubatı gerçekleştirenler sadece siyasiler değildi.  Siyaset, bu kalkışma da sadece kullanıldı. Esas ayakları, ordu ve medya idi. Bu iki ayaktan bugüne kadar hesap sorulmadı. Sürecin fazla konuşulmayan yönlerinden biride finansal ve ekonomik boyutuydu. O devirden bugüne kadar hatırımızda kalan konular, batırılan ve hortumlanan bankalardır. Oysa 28 Şubat 1997 ila 2001’e kadar geçen süre içindeki dört yıllık sürede, milletimizin bugün bile bedelini ödemeye devam ettiği tam bir ekonomik ve finans yıkım dönemidir. O dönem de tam 25 tane bankanın içleri boşaltılarak, yasa gereği mevduatlar devletin garantisi altında olduğundan 250 milyar dolarlık bir meblağ bizlere ödetildi. Bu batırılan bankaların dokuz tanesi bugünde medya sektöründe faal olan medya patronlarına aitti. O günlerde moda olduğu gibi batırılan bankaların çoğunun yönetiminde general ve Amiraller vardı.

Bugün bile isimlerini hatırladığımız, T.Ticaret Bankası, Sümerbank, Etibank, Tarişbank, Pamukbank, İmar Bankası hortumlanan bankalardan bir kaçıdır. Velhasıl kamu bankalarının görev zararları, batırılan ve sahipleri tarafından içi boşaltılarak hortumlanan bankaların mevduat garanti fonlarından ödenen paraları da hesaba katarsak 28 şubat bu milletin sırtına en iyimser rakamla 250 milyar dolardan fazla bir yük yüklemiştir. Maalesef bugüne kadar da bu banka sahiplerinden hiçbirinden hesap sorulmamıştır.

Velhasıl 28 şubat sadece siyasilere karşı yapılan bir hareket değil, Türk milleti  ve onun maddi ve manevi değerlerine karşı yapılmış bir ihtilal provasıdır. O devrin siyasetçisi olan sayın Erbakan da, millete karşı oynanan oyunu bozmaya çalışan bir lider olduğu için, millet düşmanları tarafından sevilmemiş, aleyhine yürütülen medya kampanyaları ile bu güneşin üzeri algı operasyonları yapılarak, balçıkla sıvanmaya çalışılmıştır. Ancak altın çamura da düşse yine altındır, değerinden bir şey kaybetmez misali, merhum Erbakan bugünde rahmetle yad edilmekte ve hakkı ve haklılığı kendisine teslim edilmektedir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.