Dünya küresel ısınma probleme çare bulmak amacıyla Birleşmiş Milletler öncülüğünde 1992 yılında Brezilya’nın Rio DA Janerio şehrinde toplanmış, hazırlanıp önlerine konan “küresel iklim değişikliği çerçeve sözleşmesi” taslağını tartışmaya başlamıştır. Bu tartışmalar beş sene kadar sürmüş, en nihayet 1997 yılında imzaya sunulur vaziyete getirilebilmiştir. Taslak, uzun tartışmalardan sonra 1997 yılında Japonya’nın Kyto şehrinde imzaya açıldığı için, KYOTO protokolü adını almıştır. Bu protokolün asıl amacı, dünyada, atmosfere salınan gaz miktarını tedrici olarak %5.2 ve artına çekmekti. Türkiye bu protokole 2009 yılında taraf olmuştur. Anlaşmanın imzalandığı yıllarda, Dünya petrolünün %25 ini tüketen ABD anlaşmayı canı gönülden desteklediğini (!) beyan etmekle birlikte imzalamamıştır. Yine dünyaya sera gazı salınımını en fazla yapan, Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler, prtokokole gözlemci olarak katılacaklarını ve hiçbir yükümlülük altına girmeyecekleri şerhini koymuşlardır.
KYOTO Protokolü açıkça başarısızlıkla sonuçlanınca, bu aynı mahiyette bir sözleşme belgesi BM gelişmiş ülkelerince hazırlatılarak “Paris Sözleşmesi” adı altında tekrar piyasaya sürülerek 22 Nisan 2016 tarihinde imzaya açıldı. Ne hikmetse, sözleşme taslağının maddeleri üzerinde, lehte ve aleyhte münakaşalar devam ederken. Sayın Cumhurbaşkanı “Nihai taslağı dahi görmeden anlaşmanın kabulü için kanun tasarısını hazırlatarak TBMMeclisine sunmuştur. Değişiklikleri dahi görmeden TBMMeclisi Çevre ve dışişleri komisyonu hayali gerekçeler uydurarak meclise sunmuştur.
İklim Kanunu tasarısı 15 maddeden ibarettir. Tasarının 4. Maddesi yapılmış ve yapılacak binalara yöneliktir. 5 maddesi uyum ve hedeflere ulaşımının nasıl olacağını düzenler. En önemli ve tabiri caizse zurnanın zıt dediği madde “emisyon Ticaret sistemi ve karbon piyasasının kurulması maddesidir. Safiyane kelimeler altında geri kalmış ve bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin soyulma planlarının altyapısını oluşturur.
Tasarının tamamını okursanız, hiçbir şeyin bize gösterildiği ve empoze edildiği gibi olmadığını görürsünüz. Dünyanın hakim güçleri olan küresel sermaye, Paris İklim Sözleşmesi ile gelişmekte olan veya fakir ülkeleri nasıl kandırabileceklerini hesaplarını yapmaktadırlar. Aslında dünyamız da bugün kendini gösteren küresel ısınma sorununu hiçbir tedbir alınmasa da orman miktarını ikiye katlasak rahatça çözülebilecektir. Ancak bu tür ayak oyunları ile bedavadan para kazanmak için, altı bilinmeyenli bir denklem gibi sorunlar yumağı haline dönüştürülmüştür.
Sözleşmenin en önemli 4. Maddesinde “karbon kredi sertifikası” tabiri, sömürünün bel kemiğini oluşturmaktadır. İştihası kabarmış olan küresel sermaye baronları daha şimdiden karbon sertifikası çalışmalarına başlamışlardır.
AB ülkeleri daha şimdiden SKDM adı altında “sınırda karbon denetim Merkezi” ismiyle düzenlenme mekanızmalarını kurdular. Bunun tüzüğü de 16 Mayıs 2023 tarihinde AB resmi gazetesinde yayınlanarak yürürlüğe girmiş. 17 Ağustos 2023 de de yönetmelik yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu demek oluyor ki AB ülkelerine bir mal ihraç edeceğiniz vakit, sınırlar da bulunan sınır da karbon düzenleme mekanizması sanki haraç ister gibi karbon sertifikası isteyecektir. Buda ihraç ürünlerine ilave ek bir parasal yük bindirecektir. İmal ettiğiniz ürünün karbon sertifikası yoksa dünya piyasalarına, ekonominizim açılma imkanı ortadan kalkacaktır. Türkiye için bilhassa hayati önem taşıyan, demir, çelik, çimento, enerji, alimünyum, kömür gübre vs. gibi ürünlerin fiyatları artacak demektir. Bilhassa dünya da önemli işler yapan müteahhitlerimizin, tarım ürünlerimizin rekabet şansı zayıflayacak, inşaat ve tarım ürünlerinin fiyatları artacaktır. Hali hazır da 14 milyar tonu bulan linyit rezervelerimiz, dünya bor madenlerinin %70 i bizde olduğundan, bunlar üzerine ekstra maliyet yüklenecektir. Düşünün, bugün araçlarımız da kullandığımız motorinin bir litresi 2.68 kg karbondioksit salmaktadır. Hayvanlar geviş getirirken metangazı çıkarmaktadırlar. Dolayısı ile havayı kirletmektedirler. Eğer bu iklim kanunu meclisten geçip Cumhurbaşkanı tarafından resmi gazete de yayınlanırsa, motorin fiyatları et fiyatlarının ulaşacağı rakamları siz düşünün
Devam edecek…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
RECEP ACAR
PARİS ANLAŞMASI ve İKLİM YASASI (3)
Dünya küresel ısınma probleme çare bulmak amacıyla Birleşmiş Milletler öncülüğünde 1992 yılında Brezilya’nın Rio DA Janerio şehrinde toplanmış, hazırlanıp önlerine konan “küresel iklim değişikliği çerçeve sözleşmesi” taslağını tartışmaya başlamıştır. Bu tartışmalar beş sene kadar sürmüş, en nihayet 1997 yılında imzaya sunulur vaziyete getirilebilmiştir. Taslak, uzun tartışmalardan sonra 1997 yılında Japonya’nın Kyto şehrinde imzaya açıldığı için, KYOTO protokolü adını almıştır. Bu protokolün asıl amacı, dünyada, atmosfere salınan gaz miktarını tedrici olarak %5.2 ve artına çekmekti. Türkiye bu protokole 2009 yılında taraf olmuştur. Anlaşmanın imzalandığı yıllarda, Dünya petrolünün %25 ini tüketen ABD anlaşmayı canı gönülden desteklediğini (!) beyan etmekle birlikte imzalamamıştır. Yine dünyaya sera gazı salınımını en fazla yapan, Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler, prtokokole gözlemci olarak katılacaklarını ve hiçbir yükümlülük altına girmeyecekleri şerhini koymuşlardır.
KYOTO Protokolü açıkça başarısızlıkla sonuçlanınca, bu aynı mahiyette bir sözleşme belgesi BM gelişmiş ülkelerince hazırlatılarak “Paris Sözleşmesi” adı altında tekrar piyasaya sürülerek 22 Nisan 2016 tarihinde imzaya açıldı. Ne hikmetse, sözleşme taslağının maddeleri üzerinde, lehte ve aleyhte münakaşalar devam ederken. Sayın Cumhurbaşkanı “Nihai taslağı dahi görmeden anlaşmanın kabulü için kanun tasarısını hazırlatarak TBMMeclisine sunmuştur. Değişiklikleri dahi görmeden TBMMeclisi Çevre ve dışişleri komisyonu hayali gerekçeler uydurarak meclise sunmuştur.
İklim Kanunu tasarısı 15 maddeden ibarettir. Tasarının 4. Maddesi yapılmış ve yapılacak binalara yöneliktir. 5 maddesi uyum ve hedeflere ulaşımının nasıl olacağını düzenler. En önemli ve tabiri caizse zurnanın zıt dediği madde “emisyon Ticaret sistemi ve karbon piyasasının kurulması maddesidir. Safiyane kelimeler altında geri kalmış ve bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin soyulma planlarının altyapısını oluşturur.
Tasarının tamamını okursanız, hiçbir şeyin bize gösterildiği ve empoze edildiği gibi olmadığını görürsünüz. Dünyanın hakim güçleri olan küresel sermaye, Paris İklim Sözleşmesi ile gelişmekte olan veya fakir ülkeleri nasıl kandırabileceklerini hesaplarını yapmaktadırlar. Aslında dünyamız da bugün kendini gösteren küresel ısınma sorununu hiçbir tedbir alınmasa da orman miktarını ikiye katlasak rahatça çözülebilecektir. Ancak bu tür ayak oyunları ile bedavadan para kazanmak için, altı bilinmeyenli bir denklem gibi sorunlar yumağı haline dönüştürülmüştür.
Sözleşmenin en önemli 4. Maddesinde “karbon kredi sertifikası” tabiri, sömürünün bel kemiğini oluşturmaktadır. İştihası kabarmış olan küresel sermaye baronları daha şimdiden karbon sertifikası çalışmalarına başlamışlardır.
AB ülkeleri daha şimdiden SKDM adı altında “sınırda karbon denetim Merkezi” ismiyle düzenlenme mekanızmalarını kurdular. Bunun tüzüğü de 16 Mayıs 2023 tarihinde AB resmi gazetesinde yayınlanarak yürürlüğe girmiş. 17 Ağustos 2023 de de yönetmelik yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu demek oluyor ki AB ülkelerine bir mal ihraç edeceğiniz vakit, sınırlar da bulunan sınır da karbon düzenleme mekanizması sanki haraç ister gibi karbon sertifikası isteyecektir. Buda ihraç ürünlerine ilave ek bir parasal yük bindirecektir. İmal ettiğiniz ürünün karbon sertifikası yoksa dünya piyasalarına, ekonominizim açılma imkanı ortadan kalkacaktır. Türkiye için bilhassa hayati önem taşıyan, demir, çelik, çimento, enerji, alimünyum, kömür gübre vs. gibi ürünlerin fiyatları artacak demektir. Bilhassa dünya da önemli işler yapan müteahhitlerimizin, tarım ürünlerimizin rekabet şansı zayıflayacak, inşaat ve tarım ürünlerinin fiyatları artacaktır. Hali hazır da 14 milyar tonu bulan linyit rezervelerimiz, dünya bor madenlerinin %70 i bizde olduğundan, bunlar üzerine ekstra maliyet yüklenecektir. Düşünün, bugün araçlarımız da kullandığımız motorinin bir litresi 2.68 kg karbondioksit salmaktadır. Hayvanlar geviş getirirken metangazı çıkarmaktadırlar. Dolayısı ile havayı kirletmektedirler. Eğer bu iklim kanunu meclisten geçip Cumhurbaşkanı tarafından resmi gazete de yayınlanırsa, motorin fiyatları et fiyatlarının ulaşacağı rakamları siz düşünün
Devam edecek…