Hava Durumu

TATİLİMİZ VE TURİZM POLİTİKAMIZ(2)

Yazının Giriş Tarihi: 31.07.2022 16:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 31.07.2022 16:00

Türkiye de turizmciler her zaman, devlet baba nezdinde birinci sınıf has evlat olmuşlardır. Onların istekleri, talepleri her zaman yukarıdakiler tarafından kabul görmüştür. Sen sıradan bir vatandaş olarak, tarlanın kıyısında bulunan bir ormandan, değil ağaç kesmek bir çuval kozalak toplasan bile, 6831 sayılı Orman Kanunu önüne çıkar, mahkemeler de yıllarca sürünürsün netice de tertemiz sicilin sabıkalı olur, gider. Ama turizmci bir otel yapmak istediğinde normal vatandaşa ceberut yüzünü gösteren devlet, nedense turizmciye bütün ihsan kapılarını açar. Döviz getirecek diye , güzelim ormanlarımız ve deniz kıyılarındaki koylarımız talan edilir. Resmi kuruluşlarımızın bir müdahalesi olmaz. Ve hatta bu kıyım devletçe bilinmesine rağmen… bu yıkım ve talan devam edip gider. Orman köylüsü ormanın içinde yaşamını sürdürdüğü halde orman içinde yıllardır kullandığı tarlasına sahip olamadığı gibi tarlasının içinde orman ağacı veya makilik görüldüğünde orman idaresi hemen burası ormandır deyip  tapulu arazine bile müdahale edebiliyor.

Türkiye de hukuk sistemi, büyük sineklerin delip geçtiği küçük sineklerin toslayıp düştüğü bir kalbur gibidir. Bazıları için beton bir duvar olan hukuk, bazıları içinde nedense kolayca arkasından dolaşılabilen bir pamuktan çittir. Kanunlarımız da açıkça, kayalıkların, makiliklerin özel şahıslar tarafından zilyetlikle sahiplenilemeyeceği yazıldığı halde, bakıyorsun Marmara ve ege ve Akdeniz de makilikler ve kayalıklar üzerinde,  villalar oteller yükselmiş. İşimden arta kalan zamanlarda ülkemin her beldesini gezmeye ve görmeye giderim. Belki sizlerde görmüşsünüzdür. Antalya’nın Kaş ilçesi vardır. Türkiye’ye en yakın Yunan sınırı Meis adası ile karşı karşıyadır. Hatta Cuma günleri ada sakinleri kaşa gelerek yiyeceklerini temin ederler. Kaşın hemen bitişiğinde üzeri tamamen taşlık kayalık ve makilerle kaplı yarım adası mevcuttur. Bölge sakinlerinin de akıl erdiremediği bir şekilde bu yarımadanın tamamına yakını havuzlu villalar, butik otellerle örülmüş. Hepsi  de kayalar üzerine  inşa edilmiş. Villa ve yazlık sahiplerinin yarıdan çoğu da büyük gazetelerdeki klas personel ve köşe yazarlarına ait olduğu dillendirilmekte. Normal şartlarda  tapusunu çıkaramayacağınız bu yarımadanın tamamı özel mülkiyet olmuş. Gariban orman köylüsüne gelince aslan kesilen Orman idaresi, bu ormanlar talan edilirken hiç ses çıkarmamış. Büyük sinekler kalburu delip geçmişler.

Bu şekilde yapılmış talana çok fazla örnek verebiliriz. Mudanya yolundaki Çağrışan Köyü geçtikten sonra rampanın sağındaki villalar, Mudanya Tirilye yolunun sağında ve solundaki binaların çoğu da makilik ve zeytinliklerden açılma olduğu aşikar bir surette görmekteyiz.

Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili… dinlenebileceğimiz, ruhumuzu ve vücudumuzu arındırabileceğimiz çok güzel sahillerimiz, ormanlarımız ören yerlerimiz var. Bu güzelliklerden vatandaş olarak gereği gibi faydalanabiliyor muyuz? Hayır… dışarıdan döviz getirecekler diye sahillerimizi, halkımızın kullanımına sunamıyoruz. Zira devletin önceliği döviz olmuş. Sırf döviz getirsin diye de güzelim sahillerimizi beton yığını haline getirdik. Denize sıfır izin verilen turistik oteller de sahili vatandaşlara kapadılar. Halbuki sahiller tamamen kamuya ait olup halkın istifadesine sunulması hususu kanunla düzenlenmesine rağmen, yasalar yetkililerin gözü önünde çiğnendiği halde görmezden geliniyor. Belediyeler görevlerini yapmıyor, imar mevzuatını halkın lehine işletmiyor. Bir kısım belediyeler de görevlerini yapacak olsalar, bu sefer de çevre ve şehircilik bakanlığı devreye giriyor ve bu talan devam edip gidiyor. Onun içindir ki güzide tatil beldelerine gidip de, havlunu serip denize gireceğim dediğiniz de, bir otel çalışanı gelip rahatça müdahale edebiliyor. Zira plajlar sanki özel şahıslarca işgal edilmiş gibi. Şezlong ve şemsiye kiralayayım desen de fiyatlar astronomik rakamlarda…

Vatandaş olarak haklarımıza sahip çıkmadığımız gibi; halkın yüzde doksanı da tatil ve çevre bilincinden uzak. Biz tatili gez-toz-eğlen ve çöpünü olduğu gibi bırak” şeklinde anlıyoruz. Bu günlerde, cumartesi – Pazar günleri Güzelyalı kumla kurşunlu vs. gibi tatil beldelerinde halkın akın ettiği günler sonrası deniz içi ve kıyılarının çöp deryası haline geldiğini hepimiz görmüşsünüzdür. Adam ormanda piknik yapmış çöpünü pisliğini olduğu yerde bırakmış, sanki bir daha oraya kimse gelmeyecekmiş  gibi! Bu millet ne hikmetse, vatanına dışarıdan bir saldırı geldiğinde  canını vermekten  çekinmez, lakin aynı vatanı temiz bir şekilde koruyarak gelecek nesillere temiz bir çevre bırakmak hususunda hiç de dikkat göstermez. Almanya da yaşayan bir Türk, orada çekirdeğini çitleyip  yola ve parklara gelişi güzel atmaz. Bir çöp kutusu buluncaya kadar sigara izmaritini elinde taşır. Lakin aynı Türk vatandaşı öz ülkesi olan Türkiye ye geldiğinde ise tam tersi çekirdeğini, poşetini , izmaritini sokağa atmak da bir beis görmez.

 

Yaşadığı ülkedeki çevreye gösterdiği ihtimamı, maalesef kendi ülkesinde göstermez.

Ne yazık ki turizm politikamız veturizmcilerimizinde uygulamaya koyduğu politika, rasyonellikten uzak, korumaya dayalıdır.

                                                               Devam edecek…

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.