İyi gıda, organik gıda gibi terimlerle hayatımıza giren doğru beslenmenin, bünyemize ne denli etki ettiği, uzmanlar tarafından sürekli anlatılıyor.
“Doğru beslenme varsa ilaca gerek yok”, “Beslenme yaşam kalitemizi etkiler”, “Yanlış beslenme hastalıklara davetiye çıkarır” gibi cümleleri sıkça duyuyoruz.
Ancak gelgelelim, bilinçli tüketici haricinde bu kavramlara son derece uzağız.
Gıdada yapılan hileler ve bunları öven reklamlar olduğu sürece, yanlış beslenme konusu gündemden düşmüyor.
Gıda endüstrisinde yer alan işlenmiş ürünler büyük tehlikeler arz ediyor. Bunların birçoğuna da gıda demeye bin şahit lazım.
Alışveriş yaparken genelde son kullanma, son tüketim tarihine bakılır ama, ürünün ambalajının arkasında yer alan 'içindekiler' kısmı hep es geçilir. Asıl en önemli olansa bu kısımdır.
Gerçi öyle şifreli kodlarla ve aldatmacalarla yazılıyor ki buradaki terimler, anlamak da pek kolay olmuyor herkes için.
Son zamanlarda hekimlerin üzerinde titizlikle durduğu ve altını özenle çizdiği trans yağlar meselesi var. Bu yağların ciddi hastalıklara sebep olduğu belirtiliyor.
Hazır gıdaların birçoğu da trans yağ içermekte. Pişmiş ürünler, atıştırmalıklar, kızarmış yiyecekler, margarinler ve aklınıza gelebilecek birçok üründe mevcut.
Raf ömrünü uzatmak için kullanılıyor ve en belirgin etkisi, damarları tahrip etmesi ve koroner kalp hastalığı riski oluşturması.
Firmalar trans yağ içeriğinin anlaşılmaması için bunun yerine, hidrojene nebati yağ, hidrojene bitkisel yağ ibareleri yazıyorlar.
Yine pek çok üründe kullanılan palm oil adındaki palmiye yağı doğru düzeyde kullanılmadığında, ki bu genelde böyle, bütün hastalıkların temelini oluşturduğu kaydediliyor. Palm yağını bazı firmalar hurma yağı olarak da yazıyor etiketlere.
Meyve sularına katılan şeker ve boya maddeleri sınırları çok aşan düzeyde.
Asitli içeceklerin zararı da bilniyor, maden sularının da meyve aromalı olanları hiç masum değil, şeker oranları çok fazla.
Enerji içeceği adı altında satılan ürünler tam bir felaket. Yüksek şeker oranı ve içindeki katkı maddeleriyle sağlığı tehdit ediyor.
Üstelik şekerli gıdaların çoğunluğunda, GDO'lu mısırdan elde edilenglikoz ve fruktoz şurubu kullanılıyor. Bunlar da son derece zararlı.
Özellikle sık tüketilen şekerli ürünler nedeniyle alzheimer, demans gibi hastalıklar, kalp, böbrek, pankreas, akciğer rahatsızlıklarının arttığına dikkat çekiyor uzmanlar.
Meyveli sütlerde, ambalajın ön tarafında kocaman bir çilek resmi, ama arka yüzündeki etikette, bunun sadece aroma vericisinin bulunduğu görülebilir. Meyveli kefirler de ona keza.
Sütlü ürünlerde süt yok denecek kadar az. Peynirlerde dahi süt oranının çok az düzeyde olduğu görülüyor.
Krem peynirlerin geri dönüşüme giden peynir eritmelerinden yapıldığı kimin aklına gelir?
Tuzlu çerezlerde tuzun yapışması için kullanılan kimyasal maddelerin, sağlığı nasıl olumsuz etkilediği yapılan araştırmada ortaya çıktı.
Hazır çorba, bulyon gibi ürünlerde zararlı mantarların bulunduğu yapılan analizlerde belirlendi. 15-20 gramlık bir paket hazır çorba, sadece ve sadece yarım gram protein içeriyor.
İthal gıda ürünleri de çok fazla. Peynir mayasından tutun, nişastaya değin dışarıdan alıyoruz. Bunlarla birlikte neler yiyip içiyoruz meçhul.
Hile yapan gıda firmaları hiçbir şekilde gıda mevzuatlarına uymuyorlar.
Hazır şişe ve damacana suları bile aynı. Çok iyi bildiğimiz, hepsi olmasa bile tanınmış marka suların ne denli kirli oldukları, laboratuvar analizlerinde ortaya kondu. Bunların sonuçları var.
Ekmeğin içine ilave edilen katkı maddeleri de çok zararlı.
Konservelerde büyük tehlike bulunuyor.
Bebeklere, çocuklara yönelik olan gıda ürünleri de ciddi tehlike içermekte. Çok iyi kontrol etmeli. Kutunun üzerine çizgi film karakteri koyup çekici hale getiriliyor.
Gıda takviyelerinde de aynı sorunlar mevcut. Örnek verecek olursam, balık yağı adıyla satılan ürünlerin çoğu sınıfta kalıyor. Zira ürünün Omega 3 olması, içeriğindeki DHA ve EPA etken maddeleri önemli, birçoğunda bunlar ya mevcut değil ya da yeterli düzeyde bulunmuyor. Bir de doğal yağ yerine kimyasal yağ kullanılan ürünler mevcut.
Velhasıl, ortada ciddi anlamda bir gıda terörü var.
Ürünleri ucuza mal edip, çok kazanma uğruna, insan sağlığı hiçe sayılıyor.
Sadece şirketler değil yanlış yapan. Denetimde de ciddi zafiyet var. Zaman zaman denetimler yapılıyor ve ayıplı firmalar ifşa ediliyor ama yetersiz. Gıda teröristleri firma ismini değiştirip yine bildiklerini okuyorlar. Bu açıklar kapatılmalı, suç işleyenlere caydırıcı cezalar verilmeli. Tribünlere oynamadan samimiyetle yapılmalı. Sadece küçük işletmeler ve esnaf değil, marka firmalar da denetleme kapsamına alınmalı.
Üreticinin, sanayicinin etkili lobisi var, bir şekilde aşıyor engelleri. Ama tüketicinin lobisi yok. O nedenle doğru bilgilenmesi ve dikkatli olması çok önemli.
Ürün alırken markaya değil, mutlak surette ambalajın arka yüzüne, yani etikete bakmak gerek. Sağlık yerine zehir satın almayalım.
Bir de hazır almak yerine, bulabildiğimiz doğal ve organik ürünlerle, gıdamızı kendimiz yapmayı denemeliyiz. Yapamıyorsak da ev yapımı ürünleri bulup almalıyız.
Allah akıl vermiş, fikir vermiş, envai çeşit nimet vermiş.
Turşumuz, tarhanamız, yoğurdumuz, zeytinyağımız, zerdeçalımız, sebzemiz, meyvemiz, kuruyemişimiz dururken, dışarıdan tüketilen ne idüğü belirsiz hazır yiyecekler sağlığımızı bozar.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
TÜRKAN GENÇ
CİDDİ ANLAMDA BİR GIDA TERÖRÜ VAR
İyi gıda, organik gıda gibi terimlerle hayatımıza giren doğru beslenmenin, bünyemize ne denli etki ettiği, uzmanlar tarafından sürekli anlatılıyor.
“Doğru beslenme varsa ilaca gerek yok”, “Beslenme yaşam kalitemizi etkiler”, “Yanlış beslenme hastalıklara davetiye çıkarır” gibi cümleleri sıkça duyuyoruz.
Ancak gelgelelim, bilinçli tüketici haricinde bu kavramlara son derece uzağız.
Gıdada yapılan hileler ve bunları öven reklamlar olduğu sürece, yanlış beslenme konusu gündemden düşmüyor.
Gıda endüstrisinde yer alan işlenmiş ürünler büyük tehlikeler arz ediyor. Bunların birçoğuna da gıda demeye bin şahit lazım.
Alışveriş yaparken genelde son kullanma, son tüketim tarihine bakılır ama, ürünün ambalajının arkasında yer alan 'içindekiler' kısmı hep es geçilir. Asıl en önemli olansa bu kısımdır.
Gerçi öyle şifreli kodlarla ve aldatmacalarla yazılıyor ki buradaki terimler, anlamak da pek kolay olmuyor herkes için.
Son zamanlarda hekimlerin üzerinde titizlikle durduğu ve altını özenle çizdiği trans yağlar meselesi var. Bu yağların ciddi hastalıklara sebep olduğu belirtiliyor.
Hazır gıdaların birçoğu da trans yağ içermekte. Pişmiş ürünler, atıştırmalıklar, kızarmış yiyecekler, margarinler ve aklınıza gelebilecek birçok üründe mevcut.
Raf ömrünü uzatmak için kullanılıyor ve en belirgin etkisi, damarları tahrip etmesi ve koroner kalp hastalığı riski oluşturması.
Firmalar trans yağ içeriğinin anlaşılmaması için bunun yerine, hidrojene nebati yağ, hidrojene bitkisel yağ ibareleri yazıyorlar.
Yine pek çok üründe kullanılan palm oil adındaki palmiye yağı doğru düzeyde kullanılmadığında, ki bu genelde böyle, bütün hastalıkların temelini oluşturduğu kaydediliyor. Palm yağını bazı firmalar hurma yağı olarak da yazıyor etiketlere.
Meyve sularına katılan şeker ve boya maddeleri sınırları çok aşan düzeyde.
Asitli içeceklerin zararı da bilniyor, maden sularının da meyve aromalı olanları hiç masum değil, şeker oranları çok fazla.
Enerji içeceği adı altında satılan ürünler tam bir felaket. Yüksek şeker oranı ve içindeki katkı maddeleriyle sağlığı tehdit ediyor.
Üstelik şekerli gıdaların çoğunluğunda, GDO'lu mısırdan elde edilen glikoz ve fruktoz şurubu kullanılıyor. Bunlar da son derece zararlı.
Özellikle sık tüketilen şekerli ürünler nedeniyle alzheimer, demans gibi hastalıklar, kalp, böbrek, pankreas, akciğer rahatsızlıklarının arttığına dikkat çekiyor uzmanlar.
Meyveli sütlerde, ambalajın ön tarafında kocaman bir çilek resmi, ama arka yüzündeki etikette, bunun sadece aroma vericisinin bulunduğu görülebilir. Meyveli kefirler de ona keza.
Sütlü ürünlerde süt yok denecek kadar az. Peynirlerde dahi süt oranının çok az düzeyde olduğu görülüyor.
Krem peynirlerin geri dönüşüme giden peynir eritmelerinden yapıldığı kimin aklına gelir?
Tuzlu çerezlerde tuzun yapışması için kullanılan kimyasal maddelerin, sağlığı nasıl olumsuz etkilediği yapılan araştırmada ortaya çıktı.
Hazır çorba, bulyon gibi ürünlerde zararlı mantarların bulunduğu yapılan analizlerde belirlendi. 15-20 gramlık bir paket hazır çorba, sadece ve sadece yarım gram protein içeriyor.
İthal gıda ürünleri de çok fazla. Peynir mayasından tutun, nişastaya değin dışarıdan alıyoruz. Bunlarla birlikte neler yiyip içiyoruz meçhul.
Hile yapan gıda firmaları hiçbir şekilde gıda mevzuatlarına uymuyorlar.
Hazır şişe ve damacana suları bile aynı. Çok iyi bildiğimiz, hepsi olmasa bile tanınmış marka suların ne denli kirli oldukları, laboratuvar analizlerinde ortaya kondu. Bunların sonuçları var.
Ekmeğin içine ilave edilen katkı maddeleri de çok zararlı.
Konservelerde büyük tehlike bulunuyor.
Bebeklere, çocuklara yönelik olan gıda ürünleri de ciddi tehlike içermekte. Çok iyi kontrol etmeli. Kutunun üzerine çizgi film karakteri koyup çekici hale getiriliyor.
Gıda takviyelerinde de aynı sorunlar mevcut. Örnek verecek olursam, balık yağı adıyla satılan ürünlerin çoğu sınıfta kalıyor. Zira ürünün Omega 3 olması, içeriğindeki DHA ve EPA etken maddeleri önemli, birçoğunda bunlar ya mevcut değil ya da yeterli düzeyde bulunmuyor. Bir de doğal yağ yerine kimyasal yağ kullanılan ürünler mevcut.
Velhasıl, ortada ciddi anlamda bir gıda terörü var.
Ürünleri ucuza mal edip, çok kazanma uğruna, insan sağlığı hiçe sayılıyor.
Sadece şirketler değil yanlış yapan. Denetimde de ciddi zafiyet var. Zaman zaman denetimler yapılıyor ve ayıplı firmalar ifşa ediliyor ama yetersiz. Gıda teröristleri firma ismini değiştirip yine bildiklerini okuyorlar. Bu açıklar kapatılmalı, suç işleyenlere caydırıcı cezalar verilmeli. Tribünlere oynamadan samimiyetle yapılmalı. Sadece küçük işletmeler ve esnaf değil, marka firmalar da denetleme kapsamına alınmalı.
Üreticinin, sanayicinin etkili lobisi var, bir şekilde aşıyor engelleri. Ama tüketicinin lobisi yok. O nedenle doğru bilgilenmesi ve dikkatli olması çok önemli.
Ürün alırken markaya değil, mutlak surette ambalajın arka yüzüne, yani etikete bakmak gerek. Sağlık yerine zehir satın almayalım.
Bir de hazır almak yerine, bulabildiğimiz doğal ve organik ürünlerle, gıdamızı kendimiz yapmayı denemeliyiz. Yapamıyorsak da ev yapımı ürünleri bulup almalıyız.
Allah akıl vermiş, fikir vermiş, envai çeşit nimet vermiş.
Turşumuz, tarhanamız, yoğurdumuz, zeytinyağımız, zerdeçalımız, sebzemiz, meyvemiz, kuruyemişimiz dururken, dışarıdan tüketilen ne idüğü belirsiz hazır yiyecekler sağlığımızı bozar.