Korona salgınıyla birlikte ne denli gereksiz yerler olduğu anlaşıldı.
Zaman içinde hepimiz yenik düştük modern çağın tuzağına.
Vakit geçirdiğimiz değil, aslında hapsolduğumuz beton yığınlarından başka bir şey değil AVM'ler.
Ne var ki, ışıltılı, pırıltılı ortamları hepimizi cezbediyor.
İçinde mutlu olacağımızı, özgürleşeceğimizi düşünüyor, bir kaçış yeri olarak görüyoruz.
Ama yanlış düşünüyoruz.
AVM içerisindeki her şey yapay, doğallıktan eser yok.
Her yeri kamera ile donatılmış, birileri bizi gözetliyor. Özelimiz bile güvende değil. Özgürlüğümüzü kısıtlıyor.
AVM kültürü denen şey bizi bizden alıyor, başkalaştırıyor.
Hayatımızın merkezine yerleşen bu kapalı kutular, mantar gibi çoğaldı son yıllardı.
Halen daha yenilerinin yapılması girişimleri var.
Popüler kültürün bir gereği sanki!
Her türlü albenili ortam oluşturularak, sadece alışveriş değil, bir yaşam ve eğlence merkezi konseptinde sunuluyor ki, insanlar akın etsin.
Sürü psikolojisinin etkisiyle öyle de oluyor.
Kendimizi göstermek, kolay ve hızlı alışveriş yapmak, yemek içmek, sosyalleşmek amacıyla içine girdiğimiz bu devasa mekanlar, zamanla hepimizi robotlaştırıyor.
Adeta bir virüs gibi kanımıza işliyor,girdap gibi içine çekiyor, beynimizi, ruhumuzu ele geçiriyor.
Bizi çeken ne?
İçeride her şey gözümüzün önünde, elimizin altında. İstediğimizi çabucak önümüze sunmakta. Her zaman süslü püslü. Bu ortam egomuzu okşuyor ve kopamıyoruz.
Öyle ki, şehrin bir ucundan diğer ucuna bütün AVM'leri gezip dolaşıp, hepsinin havasını teneffüs ederek yaşayanlarımız var.
Kimilerimiz ise alışkın olduğu AVM'den bir başkasına asla gitmiyor. Yıllardır kendisine hizmet edeni bırakıp, başka kollara koşmuyor. Sevdiğine sadakatini gösteriyor.
Tüketim çılgınlığının yanında, soğukta ısınmak, sıcakta serinlemek için gidenler mi ararsınız, markasını sergileyip piyasa yapmak için takılanlar mı, eli boş olup zaman öldürenler mi, prestij saydığı buluşma mekanlarına doluşanlar mı, ne ararsanız var buralarda.
Çok fazla zaman boşa tüketiliyor.
Modern çağın yapay tuzağı hepimizi yavaş yavaş zehirliyor.
Biz fark etmeden oluyor bu.
Duygusal açıdan, psikolojik açıdan, fiziksel açıdan sağlığımız olumsuz etkileniyor.
Yoğun elektromanyetik ortam, içerideki havayı döndürüp tekrar bize geri üfleyen klimalar, üzerimize ağırlık olarak çöküyor. Kendimizi kısa sürede yorgun hissediyoruz.
Özellikle hafta sonlarındaki tıka basa doluluk, yoğunluktan oluşan gürültü, kulakları tırmalayan uğultu, mağazalardan yükselen müzik sesleri, gözleri yoran ışıklar, dipdibe tuvalet sırası kuyruğu, yemek katından yayılan ağır koku, bütün bunlar kendi kendimize ve bize reva görülenler.
Farkına varmamız gerek artık.
Bu korona günlerinde kendimizi AVM'lerden iyiden iyiye soyutlamışken, yola bilinçli devam edelim.
Uzak durursak, yenileri de açılmaz.
AVM içerisinde hapsolmanın, robotlaşmanın gereği yok.
Sahilde, parklarda, açık çarşılarda, tarihi yerlerde, havadar mekanlarda, kısacası doğanın ve gerçek yaşamın içinde olmak var.
Hayatımıza olumlu anlamda hiçbir şey katmayan AVM'lere gitmemek, bize hiçbir şey kaybettirmez. Aksine sağlığın ve mutluluğun yolunu açar.
Tercih bize kalmış.
**********
Günün Sözü
“Bir insanın hayattaki
en önemli faaliyeti,
ruhuna gereken
özeni göstermesidir.”
Sokrates
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
TÜRKAN GENÇ
MODERN ÇAĞIN YAPAY TUZAĞI AVM'LER
Korona salgınıyla birlikte ne denli gereksiz yerler olduğu anlaşıldı.
Zaman içinde hepimiz yenik düştük modern çağın tuzağına.
Vakit geçirdiğimiz değil, aslında hapsolduğumuz beton yığınlarından başka bir şey değil AVM'ler.
Ne var ki, ışıltılı, pırıltılı ortamları hepimizi cezbediyor.
İçinde mutlu olacağımızı, özgürleşeceğimizi düşünüyor, bir kaçış yeri olarak görüyoruz.
Ama yanlış düşünüyoruz.
AVM içerisindeki her şey yapay, doğallıktan eser yok.
Her yeri kamera ile donatılmış, birileri bizi gözetliyor. Özelimiz bile güvende değil. Özgürlüğümüzü kısıtlıyor.
AVM kültürü denen şey bizi bizden alıyor, başkalaştırıyor.
Hayatımızın merkezine yerleşen bu kapalı kutular, mantar gibi çoğaldı son yıllardı.
Halen daha yenilerinin yapılması girişimleri var.
Popüler kültürün bir gereği sanki!
Her türlü albenili ortam oluşturularak, sadece alışveriş değil, bir yaşam ve eğlence merkezi konseptinde sunuluyor ki, insanlar akın etsin.
Sürü psikolojisinin etkisiyle öyle de oluyor.
Kendimizi göstermek, kolay ve hızlı alışveriş yapmak, yemek içmek, sosyalleşmek amacıyla içine girdiğimiz bu devasa mekanlar, zamanla hepimizi robotlaştırıyor.
Adeta bir virüs gibi kanımıza işliyor, girdap gibi içine çekiyor, beynimizi, ruhumuzu ele geçiriyor.
Bizi çeken ne?
İçeride her şey gözümüzün önünde, elimizin altında. İstediğimizi çabucak önümüze sunmakta. Her zaman süslü püslü. Bu ortam egomuzu okşuyor ve kopamıyoruz.
Öyle ki, şehrin bir ucundan diğer ucuna bütün AVM'leri gezip dolaşıp, hepsinin havasını teneffüs ederek yaşayanlarımız var.
Kimilerimiz ise alışkın olduğu AVM'den bir başkasına asla gitmiyor. Yıllardır kendisine hizmet edeni bırakıp, başka kollara koşmuyor. Sevdiğine sadakatini gösteriyor.
Tüketim çılgınlığının yanında, soğukta ısınmak, sıcakta serinlemek için gidenler mi ararsınız, markasını sergileyip piyasa yapmak için takılanlar mı, eli boş olup zaman öldürenler mi, prestij saydığı buluşma mekanlarına doluşanlar mı, ne ararsanız var buralarda.
Çok fazla zaman boşa tüketiliyor.
Modern çağın yapay tuzağı hepimizi yavaş yavaş zehirliyor.
Biz fark etmeden oluyor bu.
Duygusal açıdan, psikolojik açıdan, fiziksel açıdan sağlığımız olumsuz etkileniyor.
Yoğun elektromanyetik ortam, içerideki havayı döndürüp tekrar bize geri üfleyen klimalar, üzerimize ağırlık olarak çöküyor. Kendimizi kısa sürede yorgun hissediyoruz.
Özellikle hafta sonlarındaki tıka basa doluluk, yoğunluktan oluşan gürültü, kulakları tırmalayan uğultu, mağazalardan yükselen müzik sesleri, gözleri yoran ışıklar, dipdibe tuvalet sırası kuyruğu, yemek katından yayılan ağır koku, bütün bunlar kendi kendimize ve bize reva görülenler.
Farkına varmamız gerek artık.
Bu korona günlerinde kendimizi AVM'lerden iyiden iyiye soyutlamışken, yola bilinçli devam edelim.
Uzak durursak, yenileri de açılmaz.
AVM içerisinde hapsolmanın, robotlaşmanın gereği yok.
Sahilde, parklarda, açık çarşılarda, tarihi yerlerde, havadar mekanlarda, kısacası doğanın ve gerçek yaşamın içinde olmak var.
Hayatımıza olumlu anlamda hiçbir şey katmayan AVM'lere gitmemek, bize hiçbir şey kaybettirmez. Aksine sağlığın ve mutluluğun yolunu açar.
Tercih bize kalmış.
**********
Günün Sözü
“Bir insanın hayattaki
en önemli faaliyeti,
ruhuna gereken
özeni göstermesidir.”
Sokrates