Bu da yeni sıkı tedbirlerin getirilmesini zorunlu kılıyor.

Bu minvalde son günlerde bazı paylaşımlar var, sosyal medyada dolaşan.

Buna göre; aralık ayı boyunca hafta sonları tam gün sokağa çıkma yasağı getirilmesi gündemde.

Bir yandan bu kararın alındığı ve çarşamba günü kamuoyuna duyurulacağı söylenirken, diğer yandan ise doğru olmadığı yönünde bazı resmi sitelerden açıklama yapıldı.

Bildirge mi doğru değil, yoksa içeriği mi, bu bilinmemekle birlikte, gözler bugünkü Kabine toplantısına çevrilecek.

Aslına bakarsanız, birçoğumuzun da dile getirdiği gibi, bu kısıtlamalar için çok geç kalındı.

Zararın neresinden dönülse kardır mantığı güdülecek anlaşılan.

Daha son birkaç gündür gerçek vaka sayıları paylaşılmaya başladı.

Artık şeffaf olmak adına mı, yoksa DSÖ'nün vaka sayısı fazla olanlara vereceğini açıkladığı aşı için mi bilinmez.

Gevşek davranıldığı aşikar.

En baştan itibaren sıkı sıkıya alınması gereken tedbirlerdi bütün bunlar.

Hep ifade ettiğim gibi, yaz aylarındaki tatil yoğunluğunun ve hareketliliğinin sonucudur yansıyan.

Bir yaz da tatil yapılmasaydı ne kaybedilirdi?

İnsan sağlığından, canından daha mı önemliydi?

Duyarlı davranıp bu keyfinden feragat edenler bile, sorumsuzca hareket edenler yüzünden hastalandı, hayatını kaybetti.

Sadece devletin aldığı tedbirlerin esikliği değil, vatandaşımızın duyarsızlığı, umarsızlığı da büyük etken virüsün yayılmasında.

İşte en son yaşanan örnek ortada.

Şaşkınlıkla izledik.

'Efsane Cuma' indirim günlerine akın akın insan gitti.

Milyonlarca ürün satışı yapıldı.

Esnaf, iş dünyası, ekonomimiz açısından iyi ama, virüsün yayılması konusunda çok risk taşıyor. Önceliğimiz, virüsün yayılmasını önlemek sonuçta. Bu etkinliğe kısıtlama getirilmeliydi.

Zaruri temel ihtiyaçlar bir yere kadar, ancak alınanlara baktığımızda, çoğunun ihtiyaç dışında ürünler olduğu görülmekte.

Sanki hiçbir tehlike yokmuşcasına, AVM'lerin girişlerinde, mağazaların kapılarında uzun kuyruklar oluştu.

Vallahi pes demekten başka bir söz bulamıyorum.

Bazıları halen dersini almamış olsa da, pandemi dönemi hepimize birçok şey öğretti.

Bunlardan biri de sade yaşam tarzı, minimalizm.

Tüketimin türlü kanallardan empozesiyle, sürekli alışveriş yapıldığı için fazlasıyla her şey var.

Evimizi daraltan hantal mobilyalar, dolabın bir köşesinde unutulan giysiler, düşünmeden aldığımız lüzumsuz eşyalar, eminim ki hepimizi rahatsız etti. Az eşya, az giysinin yeterli olduğunun farkına vardık.

Gördük ki, minimalist düzeydeki yaşam tarzı insanı daha mutlu ediyor.

İnsanın çok eşyası değil, hobileri olmalı.

Ruhuna, bedenine iyi gelen şeyleri yapabilmeli.

Evinin salonunda özgürce müziği açıp dans edebilmeli, gizli cevherini yansıtıp içindeki ressamı ortaya çıkarabilmeli, bahçesini, balkonunu güzelleştiren rengarenk çiçekler yetiştirebilmeli.

İlgi alanları bunlarla sınırlı değil elbette.

Sevdiklerimize öreceğimiz sıcacık bir atkı, kendi tasarımımız küçük bir takı, duygularımızı dökeceğimiz şiir dizeleri, ne zamandır isteyip de hep ertelediğimiz bir yabancı dil, spor, meditasyon gibi yapılabilecek çok şey var.

Hepsi için ücretsiz uygulamalar mevcut. Bizlere yeni sayfalar da açabilir her biri. Kısacası, hayatın içindeki huzuru keşfetmenin yolu.

Her yere ve herkese yetişme telaşıyla günlük koşuşturma temposu içerisinde, kendimizi ne denli ihmal ettiğimizin de göstergesi, bugüne dek yapmamış olmak.

Olumsuz gibi görünen durumu, durup bir soluklanarak olumluya çevirmek elimizde.

Kendimize zaman ayırmak, ilgi göstermek için işte fırsat.

Bütün bunlar fazlalıklarla olmuyor, azın, yalınlığın getirdiği kazanımlar.

Dilerim, pandemi sürecinden sonra, sürekli bir şeyleri satın alma psikolojisindeki alışveriş çılgınlığına bir son verir, daha seçici olur, hayata farklı gözle bakmayı sürdürürüz.

Salgın sırasında farkına varıp, salgın sonrası yine aynı hayat tarzına dönersek öğrendiklerimizin hiçbir anlamı olmaz.

Sağlıcakla.

**********

Günün Sözü

“İnsanın en büyük

hatalarından biri

doğru zamanı yanlış

kişilerle doldurmaktır.”

Charles Bukowski