Hava Durumu

BURSA TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖR DANIŞMANI DR. MELDA MEDİNE SUNAY:

Haber Giriş Tarihi: 21.08.2020 09:30
Haber Güncellenme Tarihi: 21.08.2020 09:30
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.yenimarmaragazetesi.com/
BURSA TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖR DANIŞMANI DR. MELDA MEDİNE SUNAY:

Özel Haber / Batuhan Ersek

On TV ekranlarına konuk olan Bursa Teknik Üniversitesi Rektör Danışmanı ve Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Melda Medine Sunay, “Biz psikoloji bölümünü uygulamalı diye açık öğretimden kaldırıyorsak sosyolojiyi zaten kaldırmamız gerekiyor. Yükseköğretimde kalitenin artırılması için uygulamanın olabildiğince artırılması ve bunun örgüne taşınması lazım” dedi.

 

On TV ekranlarında yayınlanan gazeteci Mehmet Çetinkaya’nın sunduğu On’da Gündem programına Bursa Teknik Üniversitesi Rektör Danışmanı ve Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Melda Medine Sunay ile Sosyal Çalışmalar Topluluğu Başkanı Turaç Karaca konuk oldu. Programda yükseköğretimde sosyoloji konusu masaya yatırıldı. Melda Medine Sunay sosyoloji bilimi ve yükseköğretimde sosyoloji eğitimi hakkında “Sosyoloji toplum bilimi anlamına gelmektedir. Toplum bilimi deyip kısaca geçiliyor ama ‘Toplum bilimi ne demek ya da toplum dediğimiz varlık nedir’ sorusuyla sosyoloji ilgileniyor. Toplum ilk çağdan insanların bir araya gelmesinden beri var olan bir yapıdır. Teknolojinin, dijitalleşmenin günümüzde olmadığı dönemlerde de toplum sürekli değişiyordu. Günümüzde bu değişim çok daha hızlı bir şekilde oluyor. Bugün beğendiğimizi yarın beğenmiyoruz. Bir nesil ötedeki insanla davranış kalıplarımız birbirine kesinlikle uymuyor. Sosyoloji bilimi de işte bu yüzden var. Mesela toplumun en temel kurumu aile kurumunun bir statüsü vardır ve aile bireylerinin görevleri vardır. Aile kurumu işlevini yerine getirmezse bu ekonomi kurumunu, hukuk kurumunu etkiliyor. Sosyoloji toplumun her bir kurumunun işleyişi ile ilgileniyor ve kurumların birbiriyle olan ilişkisini ve işleyişini inceliyor. Sosyoloji bölümü mezunları pedagojik formasyon alarak hem özel eğitim kurumlarında hem de devlet okullarında felsefe grubu dersleri öğretmeni olarak çalışabiliyorlar. Bunun yanında sosyolog olarak çeşitli bakanlıklarda da görev alabiliyorlar. Hemen hemen her bakanlığın sosyolog kadrosu var. Bunun dışında özel sektörde medya, iletişim alanlarında, danışmanlık şirketlerinde çalışabiliyorlar. Son zamanlarda danışmanlık şirketlerinin sayısı çok hızlı bir şekilde artıyor. Bu yıl üniversitelerde psikoloji eğitimi açık öğretimde açılma durumu gündeme geldi ve talep de oldu, bu durum pek çok insanı heyecanlandırdı. Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurumu’nun bu konuda bir çalışması oldu ve bu çalışma kapsamında özellikle ‘Psikoloji uygulamalı bir bilimdir ve yükseköğretimde kalitenin korunması adına psikoloji eğitimi açık öğretimde okunmamalıdır’ vurgulandı. Bu konu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a iletildi ve kendisinin de YÖK’e psikoloji lisans programının açık öğretimde okutulmaması yönünde bir önerisi oldu. Ardından bu öneri kabul edildi. Aynı durum sosyoloji için de geçerlidir. Psikoloji bölümü ne kadar uygulama ise sosyoloji de o kadar uygulamadır. Dolayısıyla sosyoloji bölümünün de açık öğretimde okutulmaması gerekiyor. Biz psikoloji bölümünü uygulamalı diye açık öğretimden kaldırıyorsak sosyolojiyi zaten kaldırmamız gerekiyor. Biz üniversite ve öğrenci sayısını artırdık ama bunların sayısı kadar kalite aynı oranda artmamış. Her üniversite her programı açabiliyor ama ilgili teknik donanımı olmayabiliyor. Dolayısıyla öğrenci iyi bir eğitim almadan mezun oluyor. İş bulsa bile sektörde başarılı olamıyor. Yükseköğretimde kalitenin artırılması için uygulamanın olabildiğince artırılması ve bunun örgüne taşınması lazım” dedi.

“BURSA’NIN 7-8 ÜNİVERSİTEYİ KALDIRABİLECEK POTANSİYELİ VAR”

“Biz teknik üniversitesi ve tematik üniversiteyiz” diyen Sunay, “Tematik üniversite olmamız sebebiyle bazı konularda daha fazla uzmanlaşmaya yönelik çalışıyoruz. Biz açılırken 15 binden daha fazla öğrenci almayacağız düşüncesiyle açıldık. Bu da hoca başına düşen hem lisans hem de lisansüstü öğrenci sayısını azaltıyor. Hoca başına düşen öğrenci sayısı daha az olduğu için hocaların öğrencilerle bire bir ilgilenme şansları daha yüksek. Bunun dışında biz uygulamaya çok önem veren bir üniversiteyiz. Türkiye’de sektörel eğitim programını uygulayan birkaç üniversiteden biri, sosyoloji bölümünde uygulayan tek üniversiteyiz. Öğrenciler staj yaparak öğrenimlerine devam ediyorlar. Bu da öğrenciye sektörde uygulama deneyimi kazandırdığı için daha kolay iş bulmasını ve iş bulduğunda da alanında daha başarılı olmasını sağlayacaktır. Türkiye’de üniversite sanayi işbirliğini en iyi şekilde ve en çok sayıda yapan Bursa Teknik Üniversitesi’dir. Bu alanda Türkiye birincisi olduk. Bunun haklı gururunu yaşıyoruz. Her alanda uygulamaya çok önem veriyoruz. Türkiye’de devlet üniversiteleri içerisinde Ar-Ge’ye pay ayırma konusunda Türkiye ikincisiyiz. Bursa, Türkiye’nin dördüncü büyük şehri ve sadece iki üniversitesi var. Bursa’nın 7-8 üniversiteyi çok rahat kaldırabilecek bir potansiyeli var’’ ifadelerini kullandı.

“ENGELLİ ÖĞRENCİLERE EĞİTSEL ALANDA DESTEK”

BTÜ’deki engelli öğrencilere yapılan eğitsel desteklerden bahseden Sunay, “Ben, Bursa Teknik Üniversitesi Engelli Öğrenci Birimi temsilcisiyim. Engelli öğrencileri eğitsel alanda destekliyoruz. Öğrenci protez kullanıyorsa, işitme yetersizliği varsa veya görme kusuru varsa onun sınıfta fiziksel yerini sağlama konusunda ilgili hocalarla iletişime geçiyoruz. Onlara sınavlarda ek süre veriyoruz. Uzuv eksikliği ya da uzuv fonksiyon kaybı varsa onlara asistan temin ediyoruz. Bu şekilde çalışmalarımız var. Öğrenci sayımız az olduğu için öğrenim gören engelli öğrenci sayımız da az. Biz öğrencilerimize engel düzeyi yüzde kaç olursa olsun, bize geldiyse ve bizim yapabileceğimiz bir şey varsa kesinlikle destekliyoruz. Mesela engelli öğrencilere burs kontenjanı veya engelli öğrencilere kısmi zamanlı çalışma desteği var. Öğrencinin bundan faydalanması için engel düzeyinin yüzde kırk olması gerekiyor’’ şeklinde konuştu.

PANDEMİDE UZAKTAN EĞİTİM

Pandemi sürecinde üniversitenin çalışmaları hakkında bilgi veren Sunay “Toplum, sosyologların laboratuvarıdır diyoruz ve bugüne kadar sosyologlar bu laboratuvarda pandemiyi deneyimlememişlerdi. Biz sosyologlar da ilk defa bire bir fiziksel olarak pandemiyi deneyimledik. Eğitimin uzaktan ve dijital de yapılabildiğini, Türkiye’nin internet altyapısının da ne kadar kuvvetli olduğunu ve öğrencilerin uzaktan eğitimden çok fazla memnun olmadığını gördük. Her şey yerinde olur ve yerinde öğrenilir. Dolayısıyla eğitim de okulda olur. Okul saygınlığı olan bir ciddiyet gerektiren bir kurum. Dolayısıyla öğrencinin okula giderken giydiği kıyafet ile evdeyken hocayı dinlerken giydiği kıyafet de aynı değil. Dolayısıyla orada eğitim prestiji de sarsılıyor. Çünkü çocuk evdeki kıyafetiyle, evdeki saçı başıyla dersi dinliyor ve ‘Bu ne kadar basitmiş’ diyor. Bu da okulu öğrencinin gözünde okulu değersiz ve ciddiyetsizleştirebiliyor’’ ifadelerini kullandı.

Sosyal Çalışmalar Topluluğu

Açık öğretimde sosyoloji bölümünün olmasını eleştiren Sosyal Çalışmalar Topluluğu Başkanı Turaç Karaca “Bazı insanların çalışma yönelimi istedikleri bölümle eşleşmiyor fakat şu an Türkiye’deki herkesin okuması açık öğretime olan talebi de artırıyor. Bunun da işsizlikle doğrudan bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Herkesin üniversite eğitimi almaması konusunda biz de hemfikiriz. Çünkü her bölümün bu şekilde açık öğretime mal edilmesi aynı zamanda bu bilimleri de değersizleştiriyor. Şu anda açık öğretimde okunan bölümler genelde uygulama gerektiren bölümler. Örneğin herkesin sosyoloji okuması sosyoloji bölümünü değersizleştiriyor. Biz daha çok hassas konulara değiniyoruz, toplumsal cinsiyet eşitliği, otizm farkındalığı gibi. Bunun dışında alanımıza dahil olacak konulara da değiniyoruz. Sosyologlar çağırıyoruz, akademisyenlerimizi ağırlıyoruz, söyleşiler düzenliyoruz’’ açıklamasını yaptı.

 

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADINI KORUMA ALTINA ALIYOR”

Toplumsal cinsiyet eşitliği ve İstanbul Sözleşmesi’ne de değinen Turaç Karaca ‘’Toplumsal cinsiyet eşitliği diye bahsediyoruz ama kız çocuklarına çocukluğundan itibaren bazı roller ve görevler yüklüyoruz. Bunları çocukların oynadığı oyuncaklardan bile görebiliriz. Son zamanlarda İstanbul Sözleşmesi,  gündemde bulunuyor. Son beş günde otuza yakın kadın öldürüldüğü şeklinde bir haber okudum. Çok fazla sayıda kadın katlediliyor. Kız çocuğu annesini, erkek çocuğu da babasını örnek alır. Aslında bunlar atasözlerimize, dilimize, çocuklarımıza aldığımız oyuncaklara kadar yansımış şeyler. Bizim kültürü yok etmeden bunları düzeltmemiz gerekiyor. Kültürü yok etmeden kadınları topluma daha iyi bir biçimde kazandırmamız lazım. İstanbul Sözleşmesini destekliyorum. Bu sözleşme ülkelere götürülüyor kabul edecekler mi diye. Bazı ülkeler bazı maddeleri feshediyor. Ülkemizde İstanbul Sözleşmesi imzalanmış ama uygulanmıyor. İstanbul sözleşmesinde cinsel yönelim gözetmeksizin kadını, çocuğu korumak diye bir madde var. Bunun toplumdaki aile yapısını zedeleyeceğini düşünüyorlar. Ben burada kesinlikle LGBTİ haklarını desteklediğini ya da bunları tamamen normalleştirdikleri düşünmüyorum. Aksine hiçbir şekilde din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin kadını ve çocuğu koruma altına almayı göz ettiklerini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

“BURSA’DA KIZ YURDU PROBLEMİ VAR”

Bursa’daki öğrencilerin eksiklikleri yaşadıkları sorunları değerlendiren Karaca, “Şu anda gençlerin kesinlikle ayrıştırılmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü gençleri ayrıştırmak gibi bir amaç da sergileyenler oluyor. Ülkede güzel bir şey olacaksa öncelikle bize bu aşılanmalı. Bize ne yapmamız gerektiğini söylemekten ziyade, gerekli ortam hazırlandığı takdirde gençlerin dinamik olduğu ortada, gençlerin daha fazlasını yapabileceğine ben inanıyorum. Örneğin bence Bursa’da öğrenci için ulaşım çok pahalı. Zaten öğrencilerin hiçbirinin altında arabası yok. Hepimiz toplu taşıma kullanıyoruz, toplu taşımanın çok pahalı olduğunu düşünüyorum. Bursa zaten toplu taşıma olmadan yaşanılabilecek bir şehir değil. Gençler daha çok maddi bakıyor. Sonuçta cebindeki para belli, gidebileceği yerler belli. Ortam hazırlandığı sürece gençlerin bir şeyler yapabileceğini düşünüyorum. Bursa’da çok büyük bir kız yurdu problemi var. Örneğin bizim okulun etrafında bir tane erkek öğrenci yurdu mevcut ama kız öğrenci yurdu mevcut değil. Zaten birçoğu Uludağ Üniversitesi’nin yurdundan geliyorlar. Bu da bir buçuk saatlik bir yol demek. Örneğin bizim Mimar Sinan yerleşkemizin etrafında öğrencilerin sosyalleşebileceği bir alan yok’’ diye konuştu.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.