Güvercin yetiştiriciliği insanlık tarihinin en eski gelenekleri arasında yer almakta. Güvercinler binlerce yıldır insanlar tarafından haberleşmek amacıyla kullanılıyorlar. Haberleşme dışında 19. Ve 20. Yüzyıllarda casusluk içinde kullanıldılar. Sezar Roma lejyonlarında askeri haberleşme için güvercinlerden faydalanıyordu, Cengiz Han’ın seferlerinde güvercinle haberleştiği bilinmektedir. Güvercin Türk toplumunda kutsal bir hayvan olarak görülmüştür. Kimi din ulularının ve dervişlerin güvercin donunda dolaştığı efsanesi bu inanışı güçlendirmiştir. Osmanlı Devleti’nde, yaygın güvercin yetiştiriciliği ve güvercin kültürü ile birlikte, güvercinle haberleşme öncelikli olarak askeri ve siyasi haber alışverişinden ziyade ticari amaçla kullanılmıştı. Ticaretin yoğun olduğu Bursa ve benzeri büyük vilayetlerdekebuterhaneler (güvercinlikler) kurulmuştu. Osmanlı orduları sefer esnasında sepetler içinde güvercin taşıyor ve haberleşmelerini bunları kullanarak gerçekleştiriyordu.
Ulaştırma konusunda atlardan sonra dünya tarihini en çok etkileyen hayvanların başında güvercin gelir. Bir güvercin günde 500 mil (800 km) kadar yol alabiliyor. Dünyanın manyetik alanını kullanan güvercinler yollarını düşük-dalga frekanslarda ses dalgaları yayıptıpkı bir radar gibi bu dalgaların geri yansıması sonucu bir zihin haritası çıkararak buluyorlar. 1169 yılında Eyyubi hanedanlığının ilk hükümdarı Selahaddin Eyyubi haçlı orduları ile olan savaşları sırasında ve özellikle de 3. Haçlı seferinde Hıristiyan ordularının 1191'de Akka kuşatması sırasında bütün haberleşmesini Bağdadi adı verilen güvercinler ile sağlamıştı.
Güvercinlerin savaşın seyrini değiştirebilecek derecede önemli bir unsur olduğu fark edilince, tüm Avrupa’da posta güvercinlerinin askeri savunmanın bir parçası haline getirilmesi için çalışmalar yapıldı. Almanya (Prusya) 1870-1871 Savaşı sırasında kendisine karşı kullanılan güvercinlerin tesiriyle 1872’de kendi askeri güvercinliklerini kurmuş ve o dönem açısından ciddi sayılacak bir de bütçe tahsis etmişti. Rusya 1870’de, Avusturya 1875’de, İtalya ve Portekiz 1876’da, İspanya 1879’da ve İsviçre 1889’da kendi askerî güvercinliklerini kurdular. 19. Yüzyılda telgrafın icat edilmesine rağmen güvercinle haberleşme özellikle askeri alandaki önemini korudu. 1886 yılında Necip Asım bey, 1895 yılında ise Mülazım-ı evvel (üstteğmen) Mehmet Hayri bey Güvercinlerin savaşta kullanılması ile ilgili bir eğitim kitabı ve talimatname neşrettiler. Teknolojinin gelişmesine rağmen, özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında güvercinler askeri haberleşme amacıyla yaygın biçimdekullanıldılar. İş o hale geldi ki cephe üzerinde uçan her kuş vuruluyordu. Almanlar güvercinlere karşı özel eğitilmiş güvercin avcısı şahinler yetiştirdiler. Güvercinler savaş sırasında o kadar etkili oldular ki başarı oranları %90'ı buldu. Bunun üzerine İngiltere gibi bazı ülkeler savaş güvercinlerine karşı kampanya başlattı, güvercin vurana 5 Pound ödül veriyorlardı. 1. Dünya savaşı sırasında güvercin netameli bir canlı türüne dönüşmüştü mesela Viyana’dan İstanbul’a gelen Avusturya yahudisi Yozi Nastomer adındaki bir kadının kargosu içinde değişik cinsten yirmi kadar güvercin bulunmuş bunların ne maksatla getirildiği sorulduğunda Nastomer, Maltepe’de Ayazma civarında bulunan çiftliğine götüreceği cevabını vermiş. Ancak kadının ifadesi şüpheli görüldüğünden güvercinlere el konulmuş.
1908 yılında Alman araştırmacı Dr. Julius Neubronner zamanlama mekanizmasıyla harekete geçirilen deklanşörü olan minyatür bir güvercin kamerası icat etti. Neubronner'ın kamerası I. Dünya Savaşı sırasında, düşman mevzilerini alçaktan fotoğraflayabilmek için kullanıldı. Güvercinler tarihteki ilk dronlar olmuşlardı uçakların giremeyeceği yerlere giriyor inemeyeceği irtifalara iniyor gayet net fotoğraflar getiriyorlardı. Özellikle 1. Dünya savaşında büyük işler başardılar.
Yazımızı Evliya Çelebi’nin seyehatname’sinde söz ettiği Bursa’da geçen bir öykü ile noktalayalım.
“En büyük güvercin meraklılarından ve mirasyedi genç çelebilerden en ünlüsü Bursalı Sa’dî-zâde; miskle sarıp sarmaladığı ve nar taneleriyle beslediği 1000 güvercinlik koleksiyonu için 10 bin kuruş harcamıştı. Bir gün bu güvercin koleksiyonu (Bağdadi denilen bir tür) süzüle süzüle uçarken bütün kasabayı şaşkınlığa düşüren çok korkunç bir fırtına koptu ve 24 saat sürdü. Sa’dî-zâde’nin güvercinleri gözden kayboldu ve dönmedi. Sa’dî-zâde aklını kaybetti. O ümitsizlik içinde Arabistan’a ve İran’a gitti. Bu şekilde Cezayir’e vardı. Bir gün orada bir saraya giderken sevgili güvercinlerini büyük bir şaşkınlıkla gördü. Onlar hakkında gizliden gizliye araştırma yaptı. Sarayın sahibi ona güvercinlerin yedi yıl önce büyük bir fırtınanın ortasında geldiğini ve geldiklerinden beri orada bulunduklarını anlattı. ‘Evet’, diye cevap verdi Sa’dî-zâde, ‘Tüm bu güvercinlerin hepsi benim; onları 7 yıldır aramaktaydım ve Allah’a hamd olsun nihayet onlarla karşılaştım.’ dedi. Ev sahibi kanıt istedi ve Sa’dî-zâde söylediğini doğrulamak için çabucak hazırlandı: Acele pazara gitti, bir miskal misk ve bir yük nar aldı. Güvercinleri bir gece miske yatırdı. Sabahleyin güvercinlerin kendine ait olduğunu ispat için ev sahibini şahit olarak davet etti. Güvercinliğe arkadaşlarıyla birlikte geldi ve kapısını açtı, nar tanelerini etrafa saçarak onlara alışılmış şekilde seslenmeye başladı. Bir anda kanat çırpan güvercinler arasında bundan önce hiç şahit olunmayan bir şekilde bir gürültü koptu ve sonra yiyecekleri açgözlülükle yedikten sonra havaya süzüldüler ve bir daha görünmediler. Ev sahibi onların döneceğini umdu. Fakat Sa’dî Çelebi, ‘Tanrım sana şükürler olsun, onların benim olduğunu ispatladım’ dedi. 70 gün içinde Cezayir’den Bursa’ya döndüğünde orada sevgili güvercinlerini, eski güvercinliklerinde yavru çıkarmak üzere kuluçkaya yatmış buldu. Onların aynı gün, Cezayir’den ayrıldıktan sonra 8 saatte Bursa’ya ulaştıkları iddia edildi. Bu Bağdadî olarak isimlendirilen kuş çeşidinin harika ve zeki kuşlar olduğu gerçekten de doğrudur.”
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
KENAN TEZ
GÜVERCİN UÇUVERDİ.
Güvercin yetiştiriciliği insanlık tarihinin en eski gelenekleri arasında yer almakta. Güvercinler binlerce yıldır insanlar tarafından haberleşmek amacıyla kullanılıyorlar. Haberleşme dışında 19. Ve 20. Yüzyıllarda casusluk içinde kullanıldılar. Sezar Roma lejyonlarında askeri haberleşme için güvercinlerden faydalanıyordu, Cengiz Han’ın seferlerinde güvercinle haberleştiği bilinmektedir. Güvercin Türk toplumunda kutsal bir hayvan olarak görülmüştür. Kimi din ulularının ve dervişlerin güvercin donunda dolaştığı efsanesi bu inanışı güçlendirmiştir. Osmanlı Devleti’nde, yaygın güvercin yetiştiriciliği ve güvercin kültürü ile birlikte, güvercinle haberleşme öncelikli olarak askeri ve siyasi haber alışverişinden ziyade ticari amaçla kullanılmıştı. Ticaretin yoğun olduğu Bursa ve benzeri büyük vilayetlerdekebuterhaneler (güvercinlikler) kurulmuştu. Osmanlı orduları sefer esnasında sepetler içinde güvercin taşıyor ve haberleşmelerini bunları kullanarak gerçekleştiriyordu.
Ulaştırma konusunda atlardan sonra dünya tarihini en çok etkileyen hayvanların başında güvercin gelir. Bir güvercin günde 500 mil (800 km) kadar yol alabiliyor. Dünyanın manyetik alanını kullanan güvercinler yollarını düşük-dalga frekanslarda ses dalgaları yayıptıpkı bir radar gibi bu dalgaların geri yansıması sonucu bir zihin haritası çıkararak buluyorlar. 1169 yılında Eyyubi hanedanlığının ilk hükümdarı Selahaddin Eyyubi haçlı orduları ile olan savaşları sırasında ve özellikle de 3. Haçlı seferinde Hıristiyan ordularının 1191'de Akka kuşatması sırasında bütün haberleşmesini Bağdadi adı verilen güvercinler ile sağlamıştı.
Güvercinlerin savaşın seyrini değiştirebilecek derecede önemli bir unsur olduğu fark edilince, tüm Avrupa’da posta güvercinlerinin askeri savunmanın bir parçası haline getirilmesi için çalışmalar yapıldı. Almanya (Prusya) 1870-1871 Savaşı sırasında kendisine karşı kullanılan güvercinlerin tesiriyle 1872’de kendi askeri güvercinliklerini kurmuş ve o dönem açısından ciddi sayılacak bir de bütçe tahsis etmişti. Rusya 1870’de, Avusturya 1875’de, İtalya ve Portekiz 1876’da, İspanya 1879’da ve İsviçre 1889’da kendi askerî güvercinliklerini kurdular. 19. Yüzyılda telgrafın icat edilmesine rağmen güvercinle haberleşme özellikle askeri alandaki önemini korudu. 1886 yılında Necip Asım bey, 1895 yılında ise Mülazım-ı evvel (üstteğmen) Mehmet Hayri bey Güvercinlerin savaşta kullanılması ile ilgili bir eğitim kitabı ve talimatname neşrettiler. Teknolojinin gelişmesine rağmen, özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında güvercinler askeri haberleşme amacıyla yaygın biçimdekullanıldılar. İş o hale geldi ki cephe üzerinde uçan her kuş vuruluyordu. Almanlar güvercinlere karşı özel eğitilmiş güvercin avcısı şahinler yetiştirdiler. Güvercinler savaş sırasında o kadar etkili oldular ki başarı oranları %90'ı buldu. Bunun üzerine İngiltere gibi bazı ülkeler savaş güvercinlerine karşı kampanya başlattı, güvercin vurana 5 Pound ödül veriyorlardı. 1. Dünya savaşı sırasında güvercin netameli bir canlı türüne dönüşmüştü mesela Viyana’dan İstanbul’a gelen Avusturya yahudisi Yozi Nastomer adındaki bir kadının kargosu içinde değişik cinsten yirmi kadar güvercin bulunmuş bunların ne maksatla getirildiği sorulduğunda Nastomer, Maltepe’de Ayazma civarında bulunan çiftliğine götüreceği cevabını vermiş. Ancak kadının ifadesi şüpheli görüldüğünden güvercinlere el konulmuş.
1908 yılında Alman araştırmacı Dr. Julius Neubronner zamanlama mekanizmasıyla harekete geçirilen deklanşörü olan minyatür bir güvercin kamerası icat etti. Neubronner'ın kamerası I. Dünya Savaşı sırasında, düşman mevzilerini alçaktan fotoğraflayabilmek için kullanıldı. Güvercinler tarihteki ilk dronlar olmuşlardı uçakların giremeyeceği yerlere giriyor inemeyeceği irtifalara iniyor gayet net fotoğraflar getiriyorlardı. Özellikle 1. Dünya savaşında büyük işler başardılar.
Yazımızı Evliya Çelebi’nin seyehatname’sinde söz ettiği Bursa’da geçen bir öykü ile noktalayalım.
“En büyük güvercin meraklılarından ve mirasyedi genç çelebilerden en ünlüsü Bursalı Sa’dî-zâde; miskle sarıp sarmaladığı ve nar taneleriyle beslediği 1000 güvercinlik koleksiyonu için 10 bin kuruş harcamıştı. Bir gün bu güvercin koleksiyonu (Bağdadi denilen bir tür) süzüle süzüle uçarken bütün kasabayı şaşkınlığa düşüren çok korkunç bir fırtına koptu ve 24 saat sürdü. Sa’dî-zâde’nin güvercinleri gözden kayboldu ve dönmedi. Sa’dî-zâde aklını kaybetti. O ümitsizlik içinde Arabistan’a ve İran’a gitti. Bu şekilde Cezayir’e vardı. Bir gün orada bir saraya giderken sevgili güvercinlerini büyük bir şaşkınlıkla gördü. Onlar hakkında gizliden gizliye araştırma yaptı. Sarayın sahibi ona güvercinlerin yedi yıl önce büyük bir fırtınanın ortasında geldiğini ve geldiklerinden beri orada bulunduklarını anlattı. ‘Evet’, diye cevap verdi Sa’dî-zâde, ‘Tüm bu güvercinlerin hepsi benim; onları 7 yıldır aramaktaydım ve Allah’a hamd olsun nihayet onlarla karşılaştım.’ dedi. Ev sahibi kanıt istedi ve Sa’dî-zâde söylediğini doğrulamak için çabucak hazırlandı: Acele pazara gitti, bir miskal misk ve bir yük nar aldı. Güvercinleri bir gece miske yatırdı. Sabahleyin güvercinlerin kendine ait olduğunu ispat için ev sahibini şahit olarak davet etti. Güvercinliğe arkadaşlarıyla birlikte geldi ve kapısını açtı, nar tanelerini etrafa saçarak onlara alışılmış şekilde seslenmeye başladı. Bir anda kanat çırpan güvercinler arasında bundan önce hiç şahit olunmayan bir şekilde bir gürültü koptu ve sonra yiyecekleri açgözlülükle yedikten sonra havaya süzüldüler ve bir daha görünmediler. Ev sahibi onların döneceğini umdu. Fakat Sa’dî Çelebi, ‘Tanrım sana şükürler olsun, onların benim olduğunu ispatladım’ dedi. 70 gün içinde Cezayir’den Bursa’ya döndüğünde orada sevgili güvercinlerini, eski güvercinliklerinde yavru çıkarmak üzere kuluçkaya yatmış buldu. Onların aynı gün, Cezayir’den ayrıldıktan sonra 8 saatte Bursa’ya ulaştıkları iddia edildi. Bu Bağdadî olarak isimlendirilen kuş çeşidinin harika ve zeki kuşlar olduğu gerçekten de doğrudur.”