Bu üç kelime size neyi anlatıyor ? Hiçbir anlam veremeyeceğiniz üç kelime yan yana… İlk anda aklıma bir belgesel çalışması sırasında rastladığım, bunun benzeri üç kelime geldi…Uzunca bir dönem önce Kültürpark’ın en bilenen mekanlarından Özgen kafedeyim. Buranın en eski müdavimlerinden nargileye dair bilgi devşiriyorum bir. Bu konuyu en veciz biçimde anlatacak dört kelimeyi verdiler bana…Meşe, maşa köşe ve Ayşe idi bu dört sihirli kelime…Meğer bu dört kelimenin anlamı nargilenin vazgeçilmezleri ve onların güzelliğinin sembolü imiş.Maşa, közleri ayırmak, çırpmak ısı yönetimine müdahale etmek için yıllardır kullanılan bir aletmiş.Meşe ise,nargile içiminin ülkemize girmesinden beri en keyif verici en tat verici olarak kabul edilen kömür çeşidi olarak bilinirmiş. Köşe de, nargilenin konumunu belirleyen unsurmuş. Evinizin veya herhangi bir kafenin en güzel köşesine, manzarasına geçmeniz halinde nargileden daha fazla keyif alacağınız anlamına gelmekteymiş. Ayşe ise, içicilerin eşlerine örnek olarak verilen isimmiş. Nargilenin yanındaki mezesi, örneğin meyve, kuruyemiş, su, çay, kahve gibi ihtiyaçlara yardımcı olması için şart olarak görülürmüş.Bu tabir eski tarihlerden beri nargile içmeyi seven tiryakilerin usulü imiş. Bu gün yine bu gelenekler ve isimler kullanılır mı, bilemiyorum. Ama bu sihirli kelimelerin bir benzerine iki üç gün önce TV ekranında rastladım!Yine dört kelime vardı. Birincisi meşe, ikincisi çınar, üçüncüsü de ladin idi. Bunların yanı sıra bir kelime daha vardı, şimdi aklımda değil. Galiba önemli bir özelliğin, bir düsturun adıydı sanırım. Gelelim bu üç veya dört yeni kelimenin anlamına. Çok akıllıca ve ustaca verilmiş/alınmış isimler! Bu kez kahramanlarımız nargile içmiyor ama, ülkemiz için çok daha önemli, topluma katkısı büyük bir iş için bu üç kelimeyi şifre olarak kullanmışlar! Meğer, İmamoğlu’nun üç saat süren soruşturması sırasında, ortaya çıkan “gizli tanıklar” kendileri için böyle şifreli isimler /bulunmuş/ bulmuşlar. Bu kez kelimeler, nargile gibi keyifli bir olay için kullanılmamış yani…. Bu üç şifreli ismin tanıklıkları, birilerini çok mutlu edecek, keyif verecek türdendir herhalde… Benzerlik burası sanırım! Yine bir benzerlik buldum dikkat ettiyseniz... Gizli tanıklar, meşe, çınar ve ladin neden seçilmiş diye önce merak ettim, sonra da küçük bir araştırma yaptım. Çünkü bunlar tarihimizin kadim dostları ağaçların adıydı. Bu şifreleri kullananlar, bu sayede bir şeyleri ima etmek, anlatmak da istemiş olabilir var sayımı ile, bu ağaçların özelliklerine göz attım. Meşe ağacı kesilerek eski Türkiye’de galiba ısınmak için yakıt olarak kullanılırdı bildiğim kadarı ile. Bu anlamda çok önemli bir ağaç türüydü. Kumlu alanlarda bile kendini geliştirebilirmiş meğer meşe... Buradan, gizli tanıkların konumuna bir ip ucu çıkar mı bilemedim. Belki de, meşenin anlamı, çok gizli yapılan, en derinlerden bulup çıkarılan bir menfaati ortaya dökmek için kullanılmış olabilir! Çınara gelince…Binlerce yıldan bu yana Anadolu’da hükümdarların, yasal yaptırımlarının sembolü imiş.. Ezici bir gücü olan , ama bu doğadan değil kültür ve kurallardan kaynaklanır vurgusu yapılabilecek bir ağaç türü diye tarif ediyor kaynaklar… Bu da söz konusu soruşturma için tam isabetli bir tercih gibi geldi bana !Ladin’e gelince…Pek de hakkında fikir sahibi değildim. Ladin ağacı, özellikle soğuk iklimlerde yetişen ve görkemli yapısıyla dikkat çeken iğne yapraklı bir ağaç türüymüş. Hem estetik görünümü hem de dayanıklılığı sayesinde peyzaj düzenlemelerinde ve ormancılıkta sıkça tercih edilirmiş. Şimdi bu ağacın özellikleri ile “gizli tanık” arasındaki ilişkiyi nasıl kuralım? Dış görünüşü belli ise, gizli tanık işi bittiğinde kimsenin dikkatini çekmez. Bu birinci nokta. Soğuk iklimde yetişen bir ağacın adını kod olarak kullanan gizli tanık, belli ki işinin ehli! Soğukkanlı, kolayca dili çözülecek biri de değil herhalde…Çünkü şu anda yaptığı tanıklık biçiminin gizemini uzun yıllar gizlemek zorunda. Demek ki bu özellikleri taşıyan, kolayca sinirlenmeyen biri de girmiş İmamoğlu’nun sorgusuna. Bu yorum dışında, ladinin özelliklerine göre kamunun gücü de anlatılmak istenmiş olabilir. Sanık sandalyesinde oturan kim olursa olsun, onu, bıkmadan sorgulama biçimini anlatmak için de seçilmiş olabilir bu isim.Gördüğünüz gibi, son günlerde yaşadığımız bu toplumsal olaylar ve soruşturmalar, kovuşturma biçimleri, bizleri de geliştirmiş olmalı ki, aklıma bile gelmeyecek bir niyet okumayı bile sonunda başardım! Size de tavsiye ederim!
Yer Uludağ ve bir otel yangını
Makalemi bitirirken, ekranda bir son dakika haberi belirdi. Uludağ’da “turistik belgesi olmayan bir otelde yangın çıkmış ve iki kişi ne yazık ki yaşamını yitirmiş. Bayram öncesi ülkemizi ve özellikle Bursa’yı endişe içinde bırakacak bir kez daha ölümlü bir olay. Kartalkaya faciası henüz aydınlatılamamışken, benzeri bir olayın Bursa ve Uludağ’da yaşanması da tesadüf mü, yoksa başka bir nedeni mi var, kısa süre sonra bunları öğreniriz diye umut ediyorum. Konuya dair geniş bir açıklamayı önümüzdeki günlerde, gerçekler tam olarak ortaya çıktığında bu sütunlarda yapacağım.Ülke olarak hepimize geçmiş olsun.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
İzah yoksa mizah da yok!
04.05.2025 22:18
İlginç, çok çarpıcı ve olumsuz bir gelişme varsa, “izahı olmayanın mizahı olur” aforizmasına sığınarak bu tip trajikomik olayları okurlara duyurmaya çalışırız . Ama galiba bu yöntemin de pabucu dama atılacak ! Nedenine gelince… Aslında bu kanıya bir gelişmeden sonra vardım. Önce buna dair haberi pay
İşte size yüksek puanlı bir soru…Kısa süre önce İstanbul’da Silivri merkezli, gün ortasındaki bir deprem sarsıntısı Bursa’yı da korkutmuştu/Korkmuştuk. Birkaç gün bizler de tedirginlik yaşadık ama, dünya dönüyordu, iş güç deprem dinlemezdi, herkes, hepimiz normal dünyamıza dönüverdik. Kısa bir üre s
Bu başlığın hakkını verebilmek için, küçük bir araştırma yaparak “politika” kelimesinin sözlük anlamına ulaşmaya çalışıyordum.Yabancı dillerden Türkçeye giren bir çok kelimenin yanında, politikanın yeri çok ayrıdır çünkü… Bu kelimeyi, eğip, büküp her alanda bir çok anlamda kullanırız, ya da kullanı
Yine ve yeniden 1 Mayıs günündeyiz. Kimi ifadelere göre “İşçi Bayramı” bazı kesimlerin ifadesi ile, emek ve dayanışma günü diye de tanımlanır. Her yıl, bu gün parlak sözler ile donatılmış konuşmalar yapılır, makaleler yazılır. Dünyaca kabul edilmiş bir gün olduğu içir evrenseldir de…Ama ülkeye ve yö
Yazarlığın gereklerinden biri de, içinde bulunduğunuz günün tarihine dikkatli bakmaktan geçiyor. Bunu bir yerden bilgilenme ile değil de, deneyimimden çıkardım. Bazen, içinde bulunduğunuz günün tarihi size bir başka yere taşır ve o yıllara hemen geri dönersiniz. Geçtiğimiz 28 Nisan 2025 gününde de b
Bilindiği gibi geçtiğimiz haftanın tam ortasında İstanbul gibi Bursa da sallandı. Hemen herkes evinin temelinden, duvarların mukavemetine kadar konuşmaya başladı. Bir süre sonra unutulacak olsa da, birkaç gün başka bir şey konuşulup, tartışılmadı.Bu tartışmanın en koyu biçimde tartışılacak yerin çuk
Yeni bir hafta ve bitmeyen tutuklama senfonisi…Önce Silivri deprem ve korkusu, bu kez de İBB bünyesindeki önemli bürokratların göz altına alınarak yapılan sun-i bir deprem… Bize ne İstanbul’dan da diyebilir ve işimize gücümüze kaldığı yerden devam ederiz. Ama, çok önemli olan bu gelişmeleri anlam
Bu suç duyurusu konusunu dikkate almakta geç kaldım galiba... Ama, sanırım bu tür suç duyurularına ilgili makamların, ilgi duyarak ele alması da sanki uzun sürüyor. Ama bu kez farklı da olabilir.Ne de olsa suçlanan yerel iktidar belediyesi ve başkanı, suç duyurusunda bulunan da genel iktidar adına
Aslında bu makaleyi bir gün önce paylaşacaktım. Ama, acemice bir dikkatsizlik sonucu yazdıklarımı istemeden silmiş oldum. Başlıktaki konuyu benzerlik ve liderlerin hedefi açısından değerlendirmiştim aslında.. Ve böylece bir önemli fırsatı kaçırmış da oldum, bizi hoplatan Silivri depremi ile…
Geleli
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Yeni Marmara Gazetesi
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İSMAİL KEMANKAŞ
Meşe, çınar, ladin !!!
Bu üç kelime size neyi anlatıyor ? Hiçbir anlam veremeyeceğiniz üç kelime yan yana… İlk anda aklıma bir belgesel çalışması sırasında rastladığım, bunun benzeri üç kelime geldi…Uzunca bir dönem önce Kültürpark’ın en bilenen mekanlarından Özgen kafedeyim. Buranın en eski müdavimlerinden nargileye dair bilgi devşiriyorum bir. Bu konuyu en veciz biçimde anlatacak dört kelimeyi verdiler bana…Meşe, maşa köşe ve Ayşe idi bu dört sihirli kelime…Meğer bu dört kelimenin anlamı nargilenin vazgeçilmezleri ve onların güzelliğinin sembolü imiş.Maşa, közleri ayırmak, çırpmak ısı yönetimine müdahale etmek için yıllardır kullanılan bir aletmiş.Meşe ise,nargile içiminin ülkemize girmesinden beri en keyif verici en tat verici olarak kabul edilen kömür çeşidi olarak bilinirmiş. Köşe de, nargilenin konumunu belirleyen unsurmuş. Evinizin veya herhangi bir kafenin en güzel köşesine, manzarasına geçmeniz halinde nargileden daha fazla keyif alacağınız anlamına gelmekteymiş. Ayşe ise, içicilerin eşlerine örnek olarak verilen isimmiş. Nargilenin yanındaki mezesi, örneğin meyve, kuruyemiş, su, çay, kahve gibi ihtiyaçlara yardımcı olması için şart olarak görülürmüş.Bu tabir eski tarihlerden beri nargile içmeyi seven tiryakilerin usulü imiş. Bu gün yine bu gelenekler ve isimler kullanılır mı, bilemiyorum. Ama bu sihirli kelimelerin bir benzerine iki üç gün önce TV ekranında rastladım!Yine dört kelime vardı. Birincisi meşe, ikincisi çınar, üçüncüsü de ladin idi. Bunların yanı sıra bir kelime daha vardı, şimdi aklımda değil. Galiba önemli bir özelliğin, bir düsturun adıydı sanırım. Gelelim bu üç veya dört yeni kelimenin anlamına. Çok akıllıca ve ustaca verilmiş/alınmış isimler! Bu kez kahramanlarımız nargile içmiyor ama, ülkemiz için çok daha önemli, topluma katkısı büyük bir iş için bu üç kelimeyi şifre olarak kullanmışlar! Meğer, İmamoğlu’nun üç saat süren soruşturması sırasında, ortaya çıkan “gizli tanıklar” kendileri için böyle şifreli isimler /bulunmuş/ bulmuşlar. Bu kez kelimeler, nargile gibi keyifli bir olay için kullanılmamış yani…. Bu üç şifreli ismin tanıklıkları, birilerini çok mutlu edecek, keyif verecek türdendir herhalde… Benzerlik burası sanırım! Yine bir benzerlik buldum dikkat ettiyseniz... Gizli tanıklar, meşe, çınar ve ladin neden seçilmiş diye önce merak ettim, sonra da küçük bir araştırma yaptım. Çünkü bunlar tarihimizin kadim dostları ağaçların adıydı. Bu şifreleri kullananlar, bu sayede bir şeyleri ima etmek, anlatmak da istemiş olabilir var sayımı ile, bu ağaçların özelliklerine göz attım. Meşe ağacı kesilerek eski Türkiye’de galiba ısınmak için yakıt olarak kullanılırdı bildiğim kadarı ile. Bu anlamda çok önemli bir ağaç türüydü. Kumlu alanlarda bile kendini geliştirebilirmiş meğer meşe... Buradan, gizli tanıkların konumuna bir ip ucu çıkar mı bilemedim. Belki de, meşenin anlamı, çok gizli yapılan, en derinlerden bulup çıkarılan bir menfaati ortaya dökmek için kullanılmış olabilir! Çınara gelince…Binlerce yıldan bu yana Anadolu’da hükümdarların, yasal yaptırımlarının sembolü imiş.. Ezici bir gücü olan , ama bu doğadan değil kültür ve kurallardan kaynaklanır vurgusu yapılabilecek bir ağaç türü diye tarif ediyor kaynaklar… Bu da söz konusu soruşturma için tam isabetli bir tercih gibi geldi bana !Ladin’e gelince…Pek de hakkında fikir sahibi değildim. Ladin ağacı, özellikle soğuk iklimlerde yetişen ve görkemli yapısıyla dikkat çeken iğne yapraklı bir ağaç türüymüş. Hem estetik görünümü hem de dayanıklılığı sayesinde peyzaj düzenlemelerinde ve ormancılıkta sıkça tercih edilirmiş. Şimdi bu ağacın özellikleri ile “gizli tanık” arasındaki ilişkiyi nasıl kuralım? Dış görünüşü belli ise, gizli tanık işi bittiğinde kimsenin dikkatini çekmez. Bu birinci nokta. Soğuk iklimde yetişen bir ağacın adını kod olarak kullanan gizli tanık, belli ki işinin ehli! Soğukkanlı, kolayca dili çözülecek biri de değil herhalde…Çünkü şu anda yaptığı tanıklık biçiminin gizemini uzun yıllar gizlemek zorunda. Demek ki bu özellikleri taşıyan, kolayca sinirlenmeyen biri de girmiş İmamoğlu’nun sorgusuna. Bu yorum dışında, ladinin özelliklerine göre kamunun gücü de anlatılmak istenmiş olabilir. Sanık sandalyesinde oturan kim olursa olsun, onu, bıkmadan sorgulama biçimini anlatmak için de seçilmiş olabilir bu isim.Gördüğünüz gibi, son günlerde yaşadığımız bu toplumsal olaylar ve soruşturmalar, kovuşturma biçimleri, bizleri de geliştirmiş olmalı ki, aklıma bile gelmeyecek bir niyet okumayı bile sonunda başardım! Size de tavsiye ederim!
Yer Uludağ ve bir otel yangını
Makalemi bitirirken, ekranda bir son dakika haberi belirdi. Uludağ’da “turistik belgesi olmayan bir otelde yangın çıkmış ve iki kişi ne yazık ki yaşamını yitirmiş. Bayram öncesi ülkemizi ve özellikle Bursa’yı endişe içinde bırakacak bir kez daha ölümlü bir olay. Kartalkaya faciası henüz aydınlatılamamışken, benzeri bir olayın Bursa ve Uludağ’da yaşanması da tesadüf mü, yoksa başka bir nedeni mi var, kısa süre sonra bunları öğreniriz diye umut ediyorum. Konuya dair geniş bir açıklamayı önümüzdeki günlerde, gerçekler tam olarak ortaya çıktığında bu sütunlarda yapacağım.Ülke olarak hepimize geçmiş olsun.
İzah yoksa mizah da yok!
04.05.2025 22:18İlginç, çok çarpıcı ve olumsuz bir gelişme varsa, “izahı olmayanın mizahı olur” aforizmasına sığınarak bu tip trajikomik olayları okurlara duyurmaya çalışırız . Ama galiba bu yöntemin de pabucu dama atılacak ! Nedenine gelince… Aslında bu kanıya bir gelişmeden sonra vardım. Önce buna dair haberi pay
Bursa mı İstanbul mu daha riskli?
02.05.2025 17:20İşte size yüksek puanlı bir soru…Kısa süre önce İstanbul’da Silivri merkezli, gün ortasındaki bir deprem sarsıntısı Bursa’yı da korkutmuştu/Korkmuştuk. Birkaç gün bizler de tedirginlik yaşadık ama, dünya dönüyordu, iş güç deprem dinlemezdi, herkes, hepimiz normal dünyamıza dönüverdik. Kısa bir üre s
Politikanın dayanılmaz hafifliği !
01.05.2025 20:24Bu başlığın hakkını verebilmek için, küçük bir araştırma yaparak “politika” kelimesinin sözlük anlamına ulaşmaya çalışıyordum.Yabancı dillerden Türkçeye giren bir çok kelimenin yanında, politikanın yeri çok ayrıdır çünkü… Bu kelimeyi, eğip, büküp her alanda bir çok anlamda kullanırız, ya da kullanı
İşçi bayramı ve emek ve emekçinin değeri
30.04.2025 19:56Yine ve yeniden 1 Mayıs günündeyiz. Kimi ifadelere göre “İşçi Bayramı” bazı kesimlerin ifadesi ile, emek ve dayanışma günü diye de tanımlanır. Her yıl, bu gün parlak sözler ile donatılmış konuşmalar yapılır, makaleler yazılır. Dünyaca kabul edilmiş bir gün olduğu içir evrenseldir de…Ama ülkeye ve yö
28 Nisan beni çocukluğuma götürür
29.04.2025 17:41Yazarlığın gereklerinden biri de, içinde bulunduğunuz günün tarihine dikkatli bakmaktan geçiyor. Bunu bir yerden bilgilenme ile değil de, deneyimimden çıkardım. Bazen, içinde bulunduğunuz günün tarihi size bir başka yere taşır ve o yıllara hemen geri dönersiniz. Geçtiğimiz 28 Nisan 2025 gününde de b
Çukur kahve sakinleri avukat vukuatını tartışıyor !
28.04.2025 19:06Bilindiği gibi geçtiğimiz haftanın tam ortasında İstanbul gibi Bursa da sallandı. Hemen herkes evinin temelinden, duvarların mukavemetine kadar konuşmaya başladı. Bir süre sonra unutulacak olsa da, birkaç gün başka bir şey konuşulup, tartışılmadı.Bu tartışmanın en koyu biçimde tartışılacak yerin çuk
Oynamaya az kaldı zillerimiz nerde?
27.04.2025 17:45Yeni bir hafta ve bitmeyen tutuklama senfonisi…Önce Silivri deprem ve korkusu, bu kez de İBB bünyesindeki önemli bürokratların göz altına alınarak yapılan sun-i bir deprem… Bize ne İstanbul’dan da diyebilir ve işimize gücümüze kaldığı yerden devam ederiz. Ama, çok önemli olan bu gelişmeleri anlam
Bozbey ve hakkındaki suç duyurusu!
25.04.2025 15:13Bu suç duyurusu konusunu dikkate almakta geç kaldım galiba... Ama, sanırım bu tür suç duyurularına ilgili makamların, ilgi duyarak ele alması da sanki uzun sürüyor. Ama bu kez farklı da olabilir.Ne de olsa suçlanan yerel iktidar belediyesi ve başkanı, suç duyurusunda bulunan da genel iktidar adına
İki lider iki kanal ve benzer istekler
24.04.2025 19:18Aslında bu makaleyi bir gün önce paylaşacaktım. Ama, acemice bir dikkatsizlik sonucu yazdıklarımı istemeden silmiş oldum. Başlıktaki konuyu benzerlik ve liderlerin hedefi açısından değerlendirmiştim aslında.. Ve böylece bir önemli fırsatı kaçırmış da oldum, bizi hoplatan Silivri depremi ile… Geleli